“2024’te SICAKLIK ARTIŞINDA 1,5 DERECE EŞİĞİNE ULAŞILDI, HÂLÂ UMUT VAR MI?”
ÇEVKO Vakfı’nın düzenlediği çevrimiçi söyleşide, iklim krizinin geldiği kritik eşik ve sürdürülebilirlik uygulamaları ele alındı. Bilim insanlarından genç iklim elçilerine uzanan konuşmaların ortak noktası ise netti: “Sistemler kadar anlatım biçimleri de dönüşmeli.”
Uzman sanayi inisiyatifi ve etkin sivil toplum kuruluşu kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ÇEVKO Vakfı’nın, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle düzenlediği çevrimiçi söyleşiler, 5inci yılında da devam ediyor. 2025 yılının ilk söyleşisi, “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlığıyla düzenlendi ve gelinen son noktada küresel ısınmanın ulaştığı tehlikeli boyutlar masaya yatırıldı.
Moderatörlüğünü Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Üyesi, Ekonomi Yazarı Çetin Ünsalan’ın üstlendiği söyleşinin konuşmacıları, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, ETİ Gıda Çevre Mühendisi Ensar Sakarya, İstanbul Gelişim Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı, RTS Bölümü Öğr. Üyesi Dr. Özlem Tuğçe Keleş ve Bahçeşehir Üniversitesi İklim Elçisi Kamil Koray Eryılmaz oldular. Söyleşinin ana ekseni, çevresel verilerin yanı sıra, iletişim yöntemleri üzerine kuruldu.
“1,5 derece eşiğine ulaşıldı, ama hala umut var”
Söyleşinin açılış konuşmasını yapan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, 2024 yılı itibariyle dünya ortalama sıcaklık artışının 1,5°C’a ulaştığını belirterek, “İklim krizi, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sorun. Paris İklim Anlaşması’nda, 1,5°C sıcaklık artışını aşmama hedefi vurgulanıyor, Dünya Meteoroloji Örgütü 2024 yılı verilerine göre dünya ortalama sıcaklığındaki artış 1,5°C dereceyi buldu. Ancak bir yıllık bir dönemde bu eşiğe ulaşmış olmamız, henüz tüm sürecin kaybedildiği ve durumun geri döndürülemez hale geldiği anlamını taşımıyor, yani hala umut var. Toplumsal farkındalığı arttırarak, bilimi, aklımızı ve vicdanımızı kullanarak, sorunun üstesinden gelebiliriz. Bu konuda hem iletişim ve farkındalık perspektifini, hem de sorumlu sanayi uygulamalarının güzel örneklerini konuşmacılarımızdan dinleyeceğiz. Bizlere umut ve moral veren ise, gençlerin bu konudaki bilinci ve girişkenliğidir.” dedi.
“İklim krizini anlatmak için dili değiştirmek zorundayız”
Dünya genelinde iklim değişikliği ile ilgili iletişimsizlik süreci yaşandığını ifade eden İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Özlem Tuğçe Keleş, “İklim değişikliğinin hayatımızdaki etkilerini üç aşağı beş yukarı biliyoruz, farkındayız. Fakat bize o kadar uzak ifadelerle, uzak tanımlarla, uzak söylemlerle anlatılıyor ki, sonuçları doğrudan bizi etkilemeyecek bir şeymiş gibi konumlandırılıyor. Oysa bu, insanlık tarihiyle iç içe bir konu. Mısır’daki hiyerogliflere baktığınızda insanların sellerden nasıl etkilendiğini, nasıl kaçıp hayatta kalmaya çalıştıklarını, toprağa karşı verdikleri mücadeleyi resmettiklerini görürsünüz. Ya da Maya uygarlığının neden göç ettiğini anlamak istiyorsanız suyla olan ilişkisine bakarsınız. Tüm göç hikayeleri, suyu kaybetmeleri üzerine yazılmıştır. İklim değişikliği, bugün olduğu gibi tarih boyunca da göç etmemize ya da toplumsal kırılganlıkların artmasına neden olmuştur.” şeklinde konuştu.
İklim ve çevre problemleriyle ilgili çalışmalarda, iletişim ve haberleştirme dilinin, başlık ve kelime seçimlerinin önemine dikkat çeken Dr. Özlem Tuğçe Keleş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Elbette çevre bilimciler, fizikçiler ve iklim uzmanları önemli çalışmalar yapıyor, ama sayılarla toplum arasında bir bağ kuramadığımız sürece duyarlılığı kaybediyoruz. İklim değişikliği; evimizin önündeki ağaçla, musluktan akan suyla, tenceremize koyacağımız gıdayla doğrudan ilgili. Bu konuda yapılan haberler kaygı duymamıza sebep olsa da gördükten sonra unutuyoruz çünkü ertesi gün hayat yine devam etmek zorunda. İşte bu yüzden iletişim çerçevesini kurarken, insanlara korku yerine sorumluluk duygusu vererek, empati kurdurarak anlatmak gerekiyor. Avrupa Birliği’nin ya da Yale Üniversitesi’nin yaptığı gibi ‘senin de payın var, çözümde rolün olabilir’ diyebilen bir dil kurmalıyız. Türkiye gibi kırılgan grupların yoğun olduğu, iklim göçü riski taşıyan ülkelerde yerel anlatılar şart. Medya dilini değiştirmediğimiz sürece iletişim stratejileri işe yaramaz. Örneğin, “can kaybı yok” derken doğayı, ağacı, toprağı görmezden geliyoruz. Dijital platformlar, Antroposen sineması gibi yeni anlatımlar geliştiriyor ama yine de sorumluluğu hep başkalarına yüklüyoruz. Oysa İstanbul gibi şehirlerde bizlerin karbon ayak izi oldukça büyük. Hatta 1 dakikalık yapay zekâ kullanımı bir evin bir aylık elektrik tüketimine eşit olabilir. Ama bunu konuşmuyoruz. Haber dili, film dili, sosyal medya dili değişmeli. Daha sahici, empati kuran, insana dokunan bir iklim iletişimi şart. Çünkü iletişim, başkasının ayakkabısını giymeyi bilmektir; ama biz hâlâ hep kendi ayakkabımızla yürüyoruz.”
Sanayi ve Sürdürülebilirlik: Eti’nin Modeli
Söyleşinin sanayi boyutunda söz alan ETİ Gıda Çevre Mühendisi Ensar Sakarya, firmanın karbon ayak izini üç kapsamda ölçtüklerini paylaştı. ETİ Gıda bünyesindeki yenilenebilir enerji kullanımı ve 8.6 MW’lık çatı GES santrali hakkında da bilgiler verdi. ETİ Gıda’nın sadece üretim değil, atık yönetimi ve döngüsel ekonomi alanında da çeşitli uygulamaları hayata geçirdiğini anlatan Sakarya: “Sürdürülebilirlik bir sertifika işi değil, bir kültür meselesi, Yönetim Kurulu kadar mavi yakalı personelin de sürece dâhil olduğu bir model oluşturmaya çalışıyoruz.” dedi. ETİ’de sürdürülebilirliği, geleneksel marka sloganımızdan hareketle, gezegenimiz, insan, işimiz ve geleceğimiz için mutluluk bağlamında, Çevre, İnsan, Değer Zinciri, Yenilikçi Dönüşüm başlıkları ile ele alıyoruz.” dedi. Ensar Sakarya, ETİ Gıda hakkında bilgilerin yanı sıra, tüketici ve teknoloji trendleri üzerine bilgiler vererek başladığı konuşmasında, sürdürülebilirlik konusuna ve boyutlarına, ETİ bünyesinde sürdürülebilirliğin nasıl ele alındığına da değindi. Ensar Sakarya, ETİ’de yaşam ve çalışan mutluluğu, ETİ’de kariyer ve staj fırsatları konu başlıklarında da bilgiler aktardı.
Gençlerin sahada kurduğu yeni dil: “Etkinlik değil, etki”
Bahçeşehir Üniversitesi İklim Elçisi Kamil Koray Eryılmaz ise gençliğin sadece “iklim için kaygı duyan bir grup” değil, aynı zamanda çözüm üreten bir aktör olduğunu ifade etti. Azerbaycan’da düzenlenen COP Zirvesi’ne de katılan Eryılmaz, gençlik katılımının sembolik değil, yapıcı olduğunu vurgulayarak, “Gençler masa başında değil, sahada iş üretmek istiyor. Bu yüzden markaların sadece konuşması yetmiyor, etkinlik sonrası da bizimle temas kurmaları, süreçlere dahil etmeleri gerekiyor.” dedi.
Krizi Anlatmak için Krizin İçinden Konuşmak Gerek
Gençlik, sanayi, akademi ve sivil toplumun farklı dillerle ama ortak bir kaygıyla buluştuğunu; iklim krizi ile mücadelede sadece teknik bilgi paylaşımının değil, anlatım biçiminde dönüşümün de gerekli olduğunu bir kez daha gözler önüne seren ÇEVKO Vakfı “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikte Son Gelişmeler” söyleşisi, etkili bir iklim iletişimi için atılmış önemli adımlardan biri olarak kayda geçti.
ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle hazırladığı “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=BcDru_oQAbA
Okullarda Atık Geri Dönüşümü Konulu Eğitim ve Farkındalık Çalışmaları
Uzman sanayi inisiyatifi ve etkin sivil toplum kuruluşu kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ÇEVKO Vakfı, T.C. Millî Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı okullarda atık geri dönüşümü konulu eğitim ve farkındalık çalışmaları gerçekleştirecek.
MEB Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve ÇEVKO Vakfı arasında 3 yıl süre ile imzalanan iş birliği protokolü uyarınca, MEB’e bağlı ve bakanlık tarafından belirlenen okullarda, çevrenin korunması odağında öğrencilere ve öğretmenlere yönelik eğitim ve farkındalık çalışmaları gerçekleştirilecek. İş birliği kapsamında, geri dönüştürülebilir atıklar konusunda öğrencilerde ve öğretmenlerde farkındalık oluşturulmasına katkı sağlanması, geri dönüştürülebilir nitelikli atıkların ayrı biriktirilmesi ve toplanması süreçlerinin alt yapısının desteklenmesi amaçlanıyor.
T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve ÇEVKO Vakfı Arasında İş Birliği Protokolüne, T.C. Millî Eğitim Bakanlığı adına Destek Hizmetleri Genel Müdürü Ömür Fatih Karakullukçu ve ÇEVKO Vakfı adında da Yürütme Kurulu Başkanı Çetin Yılmaz tarafından imza konuldu.
İmza töreninde konuşma yapan T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Destek Hizmetleri Genel Müdürü Ömür Fatih Karakullukçu, "Çevre bilincinin erken yaşlarda kazandırılması, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmemiz için hayati önem taşıyor. Bu doğrultuda okullarımızda hâli hazırda yürüttüğümüz çevre duyarlılığı ve geri dönüşüm alışkanlıklarını yaygınlaştırma çalışmalarımıza ÇEVKO Vakfı'nın sağlayacağı değerli katkılarla yeni bir boyut daha kazandırıyoruz. Bu anlamlı projede ÇEVKO Vakfı'nın yanımızda olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz" dedi.
ÇEVKO Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Çetin Yılmaz ise "Millî Eğitim Bakanlığı ile hayata geçirdiğimiz bu değerli proje, çocuklarımızın çevre konusunda bilinçlenmesi ve sorumluluk sahibi olması açısından büyük önem taşıyor. Geri dönüşümün önemini uygulamalı eğitimlerle genç nesillere aktararak sürdürülebilir bir çevre için güçlü bir adım atıyoruz" şeklinde konuştu.
ÇEVKO Vakfı’ndan Protokol Kapsamında Eğitim, Destek ve Sponsorluk Çalışmaları
Protokol kapsamında ÇEVKO Vakfı, proje hedefleri doğrultusunda MEB ile koordineli olarak eğitim ve proje materyalleri hazırlayacak, çalıştaylar düzenleyecek ve üretim ile dağıtım planlamalarını gerçekleştirecek. Proje kapsamındaki öğretmen ve görevlilerin eğitim süreçlerini Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile iş birliği içinde organize edecek olan ÇEVKO, ayrıca proje faaliyetlerinin izleme ve değerlendirme çalışmalarını da yürütecek.
Öğrencilere doğru atık ayrıştırma yöntemlerini öğretmek amacıyla uygulamalı eğitimler düzenleyecek olan ÇEVKO Vakfı, Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen okullarda “Atık Dönüşüm Atölyeleri” kuracak. Bunun yanı sıra ÇEVKO Vakfı, bu atölyelerin nasıl kullanılacağına dair öğretmenlere eğitimler de verecek.
Bakanlık tarafından belirlenen tüm okulları kapsayacak şekilde sponsorluk ve bağış çalışmaları da yürütecek olan ÇEVKO Vakfı, temin edilen finansal kaynaklarla atık kumbarası, eğitim kitleri ve konteyner gibi ihtiyaçları karşılayarak okullara ulaştıracak. ÇEVKO Vakfı ayrıca, projenin Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü onayı doğrultusunda yürütüldüğü illerde, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları ile iş birliği içinde çalışmalar gerçekleştirebilecek.
ÇEVKO Vakfı olarak bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz Türkiye’deki tüm üniversite öğrencilerinin katılabildiği “Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri’nin” başvuruları 10 Şubat 2025’de başladı.
ÇEVKO Vakfı olarak; ambalaj tasarımı, atık yönetimi ve çevre konulu sosyal sorumluluk alanlarında özgün çevre dostu ürün, uygulama ve proje geliştirmelerini teşvik etmek ve üniversite-sanayi işbirliği sağlamak amacıyla düzenlediğimiz yarışmada başarı elde eden üniversite öğrencilerini ödüllendiriyoruz.
Öğrenciler üç farklı kategoride bireysel ya da grup olarak başvurabileceklerdir.
Ödüllendirilmeye değer bulunacak ürün, uygulama veya projeler için her kategoride ayrı ayrı verilebilecek ödül tutarları şöyledir:
1.lik Ödülü 20.000 TL
2.lik Ödülü 10.000 TL
3.lük Ödülü 6.000 TL
Teşvik Ödülü 4.000 TL
Yarışma takvimi aşağıdaki gibidir:
ü Son Başvuru Tarihi 27.06.2025
ü 1.Jüri Değerlendirmesi 18.07.2025
ü 2.Jüri Değerlendirmesi 22.08.2025
ü Ödül Töreni 02.12.2025
Tüm öğrencileri yarışmaya katılmaya davet ediyoruz.
Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri 2025 Şartnamesi
ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfımız tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri” üniversite öğrencilerinin katılabildiği bir yarışmadır.
Yarışmanın amacı üniversite öğrencilerinin ambalaj tasarımı, atık yönetimi ve sosyal sorumluluk alanında özgün çevre dostu ürün, uygulama ve proje geliştirmelerinin teşvik edilmesi, üniversite-sanayi iş birliğinin sağlanmasıdır.
Başvuru kategorileri aşağıdaki gibidir;
Ambalaj Eko-tasarımı Kategorisi
Her türlü hammadde, enerji ve doğal kaynağın azaldığı ve döngüsel ekonominin değer kazandığı günümüzde verimli kaynak kullanımı önemli hale gelmiştir. Ambalaj üretiminde; hammadde, enerji, su, depolama, lojistik vb. kaynakların azaltımı, geri dönüştürülmüş madde ve malzeme kullanımı, ambalajın yeniden kullanımı, depozito gibi yöntemlerle fazla ambalaj kullanımının önlenmesi ile toplumsal, çevresel ve ekonomik yönde birçok yarar sağlanmaktadır.
Bu kategoride yapılacak başvurularda aşağıdaki parametrelere uygunluk aranır:
Kategorinin değerlendirme kriterleri ve puan ağırlığı;
Ambalajın özgün ve ilgi çekici olması, ambalajın var olan benzerleri arasında tasarımı, malzemesi, kaynak kullanımı, üretim modeli ile anlamlı bir fark yaratması, (20 Puan)
Ambalajda yapılan önleme uygulamaları, ürünün kullanımı sonrasında ambalajın geri dönüşümü/geri kazanımı, tüketiciye bununla ilgili verdiği mesaj (ambalajın 3R işlevlerini karşılaması esastır), (40 Puan)
Ambalajlanan ürüne uygun malzeme seçimi, ambalaj tasarımının üretim açısından kolaylığı ve uygunluğu, dayanıklı olması, içerdiği ürünün korunması, tedarikçiden, üreticiye ve oradan satış noktalarına nakledilebilmesi ve depolanabilmesi, nihai satış noktalarında sergilenmeye uygun olması, (20 Puan)
Ambalajın üretim ile ilgili var olan standart ve kanunlara uygunluğu, ambalajda ürün hakkında bilgilendirme sağlayabilecek alanın ayrılması (ihtiyaç halinde bilgilendirme yapılabilecek alan sunulabiliyor mu), (20 Puan)
Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları Kategorisi
Gün geçtikçe gelişen ve çeşitlenen sanayi faaliyetleri, nüfus artışı, tüketim alışkanlıklarımızdaki değişim sonucunda ortaya çıkan atıklar, atık yönetimini günümüzün en önemli konularından biri haline getirmiştir. Mevzuatta sürekli yapılan güncellemeler, geri kazanım konusunda yaşanan teknik gelişmeler, atık yönetiminde kullanılan yöntem ve araçların sürekli geliştirilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır.
Bu başlık altında ana hatları ile atıkların;
Sıfır atık felsefesi doğrultusunda azaltımı, kaynağında ayrı toplanması, taşınması, depolanması, geri kazanımı ve bertarafı amacıyla atık yönetim sisteminin kurulması ve toplama, ayırma ekipman tasarımı (atık kutusu, getirme merkezi, toplama araçları) gibi süreçlerin herhangi bir aşamasına yönelik olarak yapılan fiziki ve/veya dijital çalışmalar değerlendirilecektir.
Kategorinin değerlendirme kriterleri ve puan ağırlığı;
Mevzuatta tariflenen gereklilikleri karşılaması, (Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği, Sıfır Atık Yönetmeliği) (10 Puan)
Mevcut uygulamalar/projeler ile karşılaştırıldığında yenilik/inovasyon içermesi, (20 Puan)
Mevcut ihtiyaçların karşılanması ve sorunların çözümüne yönelik katkı sağlaması, (30 Puan)
Uygulama süreçlerinde çevreye optimum fayda sağlayacak yöntem, malzeme ve teknolojilerin tercih edilmesi (örneğin; toplama araçlarının elektrikli olması, atık toplanması ile ilgili optimum rota oluşturulması gibi). Proje kapsamında atık çıkması halinde oluşan atığın azaltılmasına yönelik yapılan çalışmalar, alınan önlemler.
(20 Puan)
Oluşturulacak atık toplama sisteminin; kentsel tasarım, teknoloji ve ekonomi ilkeleri açısından uygulanabilir olması. (20 Puan)
Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları Kategorisi
Çevresel, toplumsal ve ekonomik yarar sağlayan sosyal sorumluluk uygulamaları toplum nezdinde gün geçtikçe değer kazanmakta ve takdir görmektedir. Bu kategoriye; tamamlanmış (son üç yılda), hali hazırda devam eden veya ilerde uygulanacak projeler başvuruda bulunabilir.
Bu başlık altında;
- Yapılan uygulamayı tetikleyen etkenler, amaçları ve hedefleri,
- İçeriği, hedef kitlesi, ulaşılan kişi sayısı ne kadar süredir yapıldığı / yapılacağı, ne kadar devam edileceği,
- Hedeflere ulaşmak için uygulanan yöntemler,
- Uygulama sırasında kullanılan malzemeler için çevre faktörlerinin dikkate alınıp alınmadığı,
- Yapılan uygulama ile sağlanan toplumsal, çevresel ve ekonomik yararlar değerlendirilecektir.
Kategorinin değerlendirme kriterleri ve puan ağırlığı;
Projenin mevcut ihtiyaçların karşılanması ve sorunların çözümüne yönelik katkı sağlaması, (30 Puan)
Projenin sürdürülebilir bir şekilde devam ettirilebilir ve geliştirilebilir olması, (20 Puan)
Uygulama süreçlerinde çevreye optimum fayda sağlayacak yöntem, malzeme ve teknolojilerin tercih edilmesi, (10 Puan)
Evrensel değerlere uygunluk, (10 Puan)
Proje çıktılarının raporlanabilir olması,yapılan uygulama ile sağlanan toplumsal, çevresel ve ekonomik faydalar, etkiler, (30 Puan)
Yarışmaya Katılım Koşulları
Yarışma, üniversitelerde eğitim gören önlisans, lisans, yüksek lisans, doktora öğrencilerinin katılımına açıktır. 2025 yılı içinde mezun olanlar da öğrenci olarak kabul edileceklerdir.
Yarışmacılar için farklı kategorilerde katılım ile ilgili sınırlandırma bulunmamaktadır. Ancak, bir proje sadece tek bir kategoride başvuruda bulunabilir.
Öğrenciler yarışmaya iki şekilde katılabilir. Bireysel olarak veya grup olarak (grup olarak katılımlarda tüm grup üyelerinin öğrenci olması şarttır).
Yarışmaya katılan her projenin özgün olması ön koşuldur. Özgün olduğuna dair beyan olan “Orijinallik Beyanı”nın her öğrenci tarafından imzalanması şarttır.
Yarışma başvurularının elektronik ortamda da teslim edilmesi gerekmektedir.
Katılım Şekli ve Başvuru Evrakları
Yarışma başvurusu yarışma web sitesi https://ogrenci.cevko.org.tr/Account/Login üzerinden yapılacak olup, başvuru formu, kişisel verilerin işlenmesine yönelik aydınlatma metni, öğrenci belgesi hem başvuru aşamasında sisteme yüklenmeli hem de kargo ile yarışma sekretaryasına ulaştırılmalıdır.
Yarışmaya birden fazla proje ile katılınabilir. Her bir proje için yukarıdaki katılım süreci ayrı ayrı yapılacaktır. Ancak bir proje sadece bir kategoriye başvurabilir.
Yarışma Takvimi
Son Başvuru Tarihi: 27.06.2025
1. Jüri Değerlendirmesi: 18.07.2025
2.Jüri Değerlendirmesi: 22.08.2025
Ödül Töreni: 02.12.2025
Değerlendirme Esasları
Tüm başvurular yarışma web sayfası üzerinden elektronik ortamda alınır. Başvuru formu, öğrenci belgesi, KVKK aydınlatma metni dışında kağıt kabul edilmez.
Sekretarya ön kontrol yapıp varsa eksiklerini öğrencilerden talep eder. Jüri başvuruları elektronik ortamda inceleyecek ve değerlendirecektir. Ödül töreni yer ve mekanı belirlenince paylaşılacaktır.
Başvurular iki aşamada değerlendirilecektir.
ü Birinci Değerlendirme tarihi 18 Temmuz 2025 olarak belirlenmiştir. (Jüri veya organizatör isterse bu tarihi değiştirebilir, değişim durumunda yarışma web sitesinden ilan edilir)
ü Birinci değerlendirme yarışma web sayfası üzerinde yapılan başvuru bilgilerine göre yapılacaktır. Her bir Jüri üyesi, gelen her bir başvuruyu bağımsız olarak değerlendirir ve 100 üzerinden puanlama yapar.
ü 60 puan ve üzerinde alan projeler finale yani ikinci değerlendirmeye kalmaya hak kazanır. Bu puanın altında alan projeler elenir.
ü İkinci değerlendirmeye kalmaya hak kazanan projelerin, 1.değerlendirmede jüri üyelerinden aldıkları tüm puanların ortalaması alınır ve projenin 1. değerlendirmede aldığı puan, toplam puanının %40’ını oluşturur.
ü İkinci değerlendirme 22 Ağustos 2025 de yapılacaktır. (Jüri veya organizatör isterse bu tarihi değiştirebilir, değişim durumunda yarışma web sitesinden ilan edilir)
ü İkinci değerlendirmede Öğrenciler Jüriye başvuru projeleri ile ilgili sunum yapacaktır.
ü Sunum akabinde jüri tarafından ikinci puanlama yapılır. Her bir Jüri üyesi, gelen her bir başvuruyu bağımsız olarak değerlendirir ve 100 üzerinden puanlama yapar.
ü Jüri üyelerinden gelen tüm puanların ortalaması alınır ve projenin 2. değerlendirmede aldığı puan, toplam puanının %60’ını oluşturur.
ü Birinci değerlendirmenin %40’ı ikinci değerlendirmenin %60’ı alınır ve nihai puan hesaplanır ve liste netleşir. Ödüller Jüri tarafından belirlenir.
Ödüller
1.lik Ödülü 20.000 TL / 2.lik Ödülü 10.000 TL / 3.lük Ödülü 6.000 TL / Teşvik Ödülü 4.000 TL
Her kategoride ödüller ayrı ayrı verilecektir. Jürinin yapacağı değerlendirmede ödüle layık proje bulamadığı takdirde jüri ödül kademelerinden herhangi birisini boş bırakabilir.
Yarışmaya katılanlar bu Şartnamede belirtilen koşulları ve Jürinin alacağı kararları kabul etmiş olurlar. Organizatör ÇEVKO Vakfı yarışma takviminde değişiklik yapma hakkına sahiptir. Değişiklik olması durumunda yarışma web sitesinden yeni tarihler duyurulacaktır.
Yarışmada dereceye giren projeler ÇEVKO Vakfı tarafından medyada etkin bir şekilde tanıtılacaktır.
Telif Hakları
Ödül kazanan projelerin telif hakları proje sahibine aittir. Yarışmayı düzenleyen kuruluş (ÇEVKO Vakfı) katılan projeleri sergilemek, yayımlamak ve arşivlemek hakkına sahiptir.
Jüri Üyeleri
Raportör
ÇEVKO Vakfından 1 kişi
Yarışma Sekretaryası İletişim Bilgileri
ÇEVKO Vakfı / Merve Kar
Koşuyolu Mah. Cenap Şahabettin Sok. No:94 Kadıköy 34718 İstanbul
Tel: (0216) 428 78 90 Faks: (0216) 428 78 94 E-mail: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
ÇEVKO Vakfı olarak aramıza yeni katılan üyemiz HENKEL'e hoş geldiniz diyor ve birlikte nice başarılara imza atmayı diliyoruz.
Henkel Hakkında
1876 yılında kurulan Henkel, markaları, inovasyonları ve teknolojileri ile endüstriyel ve tüketici iş birimlerinde, dünya genelindeki pazarlarda lider konumlara sahiptir. Yapıştırıcı Teknolojileri ile yapıştırıcılar, yalıtım malzemeleri ve fonksiyonel kaplamalar pazarlarında global lider olan Henkel, Tüketici Markaları ile başta çamaşır ve ev bakım ile saç olmak üzere dünya genelinde pek çok piyasa ve kategoride liderliği bulunmaktadır. Loctite, Persil ve Schwarzkopf markaları Henkel’in en tanınmış ve güçlü markalarıdır. 2023 mali yılında Henkel, 21,5 milyar Euro’nun üzerinde satış ve yaklaşık 2,6 milyar Euro düzeltilmiş faaliyet karı bildirmiştir. Henkel’in imtiyazlı hisse senetleri, Almanya DAX borsa endeksine kayıtlıdır.
Türkiye’de 1963 yılında kurulan Henkel, Yapıştırıcı Teknolojileri ve Tüketici Markaları olmak üzere iki stratejik iş alanında, yaklaşık 900 çalışanı ile faaliyet göstermektedir. Türk Henkel’in genel merkezi İstanbul’da, fabrikaları ise Gebkim, Tuzla ve Ankara’dadır. Bununla birlikte İzmir ve Ankara’da bölge satış müdürlükleri bulunmaktadır.
Sürdürülebilirlik, Henkel’in temel değerlerinden biridir ve belirlediği net hedefler doğrultusunda uyguladığı sürdürülebilirlik stratejisiyle bu alanda öncü konumdadır. Henkel, “Pioneers at heart for the good of generations” (Gelecek Nesiller İçin İyiliğe Öncülük Ediyoruz) misyonuyla yaklaşık 48.000 kişiye istihdam sağlamaktadır.
17 Aralık 2024’te gerçekleşen Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu konferansının ardından Yeşil Nokta Ödülleri de sahiplerini buldu.
Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri
Bu yıl 7.si düzenlenen Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri kapsamında bağımsız bir Jüri tarafından değerlendirilen projeler arasından:
“Ambalajda Önleme Uygulamaları” kategorisinde Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri: Abdi İbrahim’e ‘Akıllı Yazılım’ için; Netpak Ambalaj’a ise ‘NETGO, Sürdürülebilir Bir Çevre İçin Çantaya Dönüşen Kargo Torbası’ çalışmaları için verildi. Bu kategoride Teşvik Ödülleri: Coca-Cola İçecek’e ‘Paletlemede Nanostreç Uygulaması’ başlıklı çalışması için; Sapro’ya ise ‘Newipe Yeni Nesil Bebek Mendili’ için verildi.
“Atık Yönetimi ve Uygulamaları” kategorisinde Anadolu Efes ‘Anadolu Efes Biyogaz Projesi’ ve ‘Anadolu Efes İleri Dönüştürülmüş Malt Lifi Projesi’ ile Yeşil Nokta Sanayi Ödülü’ne layık görüldü.
“Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları” kategorisinde Anadolu Efes ‘Denize +1 Nefes’, Migros ‘Gıdaya Saygı’ ve Vestel "Vestel'le Yap Atölyeleri" projeleriyle Yeşil Nokta Sanayi ödüllerini kazandılar. Bu kategoride Teşvik Ödülü ise Gürok Turizm’e ‘Ekomat Projesi’ için verildi.
Yeşil Nokta Basın Ödülleri
ÇEVKO Vakfı tarafından bu yıl 13.sü düzenlenen Yeşil Nokta Basın Ödülleri, 2024 yılı boyunca çevre haberlerine öncelik veren ve geri dönüşüm konusunda kamuoyunu bilgilendiren basın-yayın kuruluşlarına ve habercilere verildi.
2024 yılında Gazete dalında “Nasıl Bir Ekonomi”, Televizyon dalında “EkotürkTV”, İnternet Haber Sitesi dalında “TRTHaber.com”, Sektörel Haber Sitesi dalında “Yesilhaber.net” Haber Ajansı dalında “Anadolu Ajansı”, Dergi dalında “Ekonomist” Dergisi, Sektörel Dergi dalında “Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi” ödül kazandı.
Kendilerini canı gönülden kutluyor, çevre haberlerine olan önceliklerinin devamını diliyoruz.
ÇEVKO Vakfı: “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Modelinin Yeniden Hayata Geçirilmesini Öneriyoruz”
Türkiye, Kendi Atıklarını Döngüsel Ekonomiye Kazandıramazsa, Küresel Mevzuat Değişiklikleri Ülkemizin İhracat, Üretim, İstihdam Güçlerini ve Uluslararası Yatırım Cazibesini Olumsuz Etkileyebilir.
ÇEVKO Vakfı tarafından düzenlenen Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Konferansı, 17 Aralık 2024 tarihinde Kamu, STK ve İş Dünyası’ndan ulusal ve uluslararası konuşmacıların katılımıyla gerçekleşti. Konferansta, döngüsel ekonomiye geçişle birlikte önemi büyük ölçüde artan, ülkemizde 2020 yılından bu yana terk edilen Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu uygulamalarına geri dönülmesinin önemi vurgulandı. Konferans kapsamında 2024 Yeşil Nokta Ödülleri de sahiplerini buldu.
ÇEVKO Vakfı tarafından düzenlenen “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Konferansı”, 17 Aralık 2024 Salı günü İstanbul’da başarıyla tamamlandı. Konferans, kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve akademik çevrelerden geniş katılımla gerçekleştirildi. Konferans, Türkiye’nin döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde atık düzenlemeleri ve Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu uygulamalarını masaya yatırdı. Avrupa Birliği Eko-Tasarım Mevzuatı, Türkiye’de yeşil aklama karşıtı düzenlemeler ve GETAM Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi’nin çalışmaları gibi kritik konular, ulusal ve uluslararası uzmanların sunumlarıyla ele alındı.
ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Okyar Yayalar, konferansın açılış konuşmasında şunları söyledi: “ÇEVKO Vakfı, 33 yıl önce Türkiye’de Genişletilmiş Üretici Sorumluluğunu (GÜS) benimseyen şirketler tarafından kurulmuştur. Bu süre içinde Türkiye’de ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanarak geri dönüştürülmesi için çalışıldı. 33 yıl içinde toplumumuzda geri dönüşüm bilincinin kazandırılması için eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları gerçekleştirildi. Kamu otoriteleriyle yasal altyapının oluşturulmasıyla ilgili iş birliği yaparken, bir yandan da belediyeler ve lisanslı toplama ve ayırma tesisleriyle birlikte çalıştık. Son yıllarda ise gündemimizde iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve döngüsel ekonomiye geçişte sivil toplum kuruluşu kimliğimizle öncülük yapmak vardı. Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu modelinin yaygınlaştırılması için yıllardır çalışıyoruz. Ancak Avrupa’da döngüsel ekonomiye geçişle birlikte Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun büyük önem kazanmasına rağmen ülkemizde maalesef 2020 yılından itibaren bu uygulamanın terk edildiğine hepimiz şahit oluyoruz. Bundan sonrası için ülkemiz açısından faydalı öneriler ortaya çıkarmak için bu konferansın verimli geçmesini diliyorum.”
Unilever Kurumsal İlişkiler Kıdemli Müdürü Çetin Yılmaz: “Karşımızdaki sorun çok büyük bir sorun: İklim krizi”
Açılış konuşmaları kapsamında söz alan, etkinliğin ana sponsoru Unilever’in Kurumsal İlişkiler Kıdemli Müdürü Çetin Yılmaz, ÇEVKO Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı olarak da konferans katılımcılarını selamladı. Yaptığı konuşmada Yılmaz şunları söyledi: “İklim krizi bugün insanlık için en büyük tehdidi oluşturuyor. Kapsamı ve etkileri o kadar büyük ki, bütün tarafların: devletin, iş dünyasının, STK'ların ve elbette tüketicilerin birlikte ve işbirliği halinde hareket etmesini gerektiriyor. Burada en önemli sorumluluk devlete ait: düzenleme ve denetleme yapması, yaptırımlar uygulaması ve teşvik mekanizmaları hayata geçirmesi hayati önemde. Biz üreticilerin de sürece katılması ve katkı vermesi Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) ile düzenlenmiştir. Bu yüzden ülkemizde GÜS modelinin yeniden işlerlik kazanması gerekmektedir.”
“GCA Cam Ambalaj Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret: Mevcut şartlar sürdürülebilir üretimi mümkün kılmıyor”
Etkinliğin altın sponsoru GCA Cam Ambalaj Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret ise açılış konuşmaları kapsamında şu noktalara vurgu yaptı: “Artık dünyamızın kaynakları ve çevresel dengeleri mevcut şartlarda sürdürülebilir üretim yapmayı mümkün kılmıyor. Bu sadece üreticilerin kendi üretim süreçlerinden aldıkları önlemlerle de baktığımızda sürdürülebilirliği gerçekleştirmek konusunda yeterli olmuyor. Tüm üreticilerin, ürünlerin tüm yaşam döngüsü boyunca atıklarını minimize etmeleri ve her türlü emisyonu aşağı çekmeleri büyük önem arz ediyor.”
EXPRA Yönetim Kurulu Başkanı Claude Turping: “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu uygulamalarına öncelik verilmeli”
EXPRA - Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Birliği’nin Yönetim Kurulu Başkanı Claude Turping açılış bölümünün son konuşmacısı olarak söz aldı; Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) ilkelerinden ve GÜS’ün tarihçesinden bahsettikten sonra GÜS ve Vergi uygulaması arasındaki farklılıklara vurgu yaptı. Turping sözlerini şöyle tamamladı: “Plastik kullanımının gittikçe hassaslaşmakta olduğu günümüzde AB’de yayımlanan Tek Kullanımlık Plastikler Direktifi’nin cezalandırıcı, yasaklayıcı, kirliliğin sorumluluk ve maliyetini üreticilere yükleyen hükümlerinin yerine otoritelerin denetim ve kontrollerini sıkılaştırması ve GÜS uygulamalarına öncelik verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
Açılış konuşmalarının ardından, Döngüsel Ekonomiye Geçişte Atık Düzenlemeleri, Genişletişmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) Uygulamaları ve Sürdürülebilir Üretim başlıklı ilk oturuma geçildi.
EXPRA Genel Müdürü Joachim Quoden: Akü ve piller, ömrünü tamamlamış araçlar, ambalaj, tek kullanımlık plastikler, elektrikli ve elektronik araçların atıklarıyla ilgili AB düzenlemelerinde GÜS uygulaması zorunlu”
Oturumun ilk konuşmacısı, EXPRA - Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Birliği Genel Müdürü Joachim Quoden, EXPRA’nın 2013 yılında aralarında ÇEVKO’nun da bulunduğu kar amacı gütmeyen geri kazanım örgütleri tarafından kurulduktan sonra bugün üye ve işbirliği yapan kuruluş sayısının 38’e ulaştığını belirtti. Avrupa Birliği’nin Atık Çerçeve Direktifi ve Döngüsel Ekonomi Paketi çerçevesinde yayımlanan yeni Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü hakkında ayrıntılı bilgiler veren Quoden akü ve piller, ömrünü tamamlamış araçlar, ambalaj, tek kullanımlık plastikler, elektrikli ve elektronik araçların atıklarıyla ilgili AB düzenlemelerinde GÜS’ün zorunlu olduğunu bildirdi. GÜS’ün tanımını yaptıktan sonra EXPRA üyelerinin ülkelerindeki farklı GÜS uygulamalarına işaret eden Quoden, GÜS modelinin ortak özellikleri, en iyi GÜS uygulamaları ve EXPRA’nın geliştirdiği GÜS’ün ‘altın’ kuralları hakkında açıklamalarda bulundu.”
ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “İzlenebilir, doğrulanabilir ve şeffaf GÜS modelinin yeniden hayata geçirilmesini öneriyoruz”
Oturumda söz alan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ise Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun nasıl tanımladığının çok önemli olduğunu vurgulayarak, OECD’nin tanımına göre GÜS’ün üreticinin bir ürünle ilgili sorumluluğun o ürünün yaşam döngüsünde tüketiciler sonrası evreye genişlettiği bir çevre politikası olduğunu belirtti ve bu tanıma göre GÜS sistemleri, belirli ürünlerle ilgili atıkların önlenmesi ve yönetimi için oluşturulmuş kurumsal mekanizmalardır ve ‘kirleten öder’ ilkesine dayanır” dedi. Türkiye’de GÜS’ün 2006’da Çevre Yasası’na girdiğini, Atık Yönetimi Yönetmeliği ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’nde halen yürürlükte olan GÜS hükümleri bulunduğunu ayrıntılı olarak açıklayan İmer, 2020’den itibaren piyasaya sürenlerden T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından Geri Kazanım Katılım Payı (GEKAP) alınmaya başlanmasıyla birlikte GÜS modelinin terk edildiğini belirtti. ÇEVKO Vakfı’nın GÜS çalışmalarını anlatan; şirketlerle son dört yıldır gönüllü olarak yaptıkları GÜS saha çalışmalarına değinen İmer, GEKAP ve GÜS’ün birlikte ele alınması için öneri geliştirdiklerini söyledi: “Önerimiz, izlenebilir, doğrulanabilir ve şeffaf bir GÜS modelinin yeniden kurulması ve hayata geçirilmesi; bu sistem içerisinde finansal yükümlülüklerini yerine getirdiğini belgeleyen üreticilerin ilgili harcamalarının GEKAP’tan mahsup edilmesine olanak sağlanmasıdır” dedikten sonra T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Türkiye Çevre Ajansı başta olmak üzere ilgili tüm paydaşları birlikte çalışmaya davet ettiklerini; bu konuda ÇEVKO Vakfı olarak destek vermeye hazır olduklarını sözlerine ekledi.
Unilever Kurumsal İlişkiler Kıdemli Müdürü Çetin Yılmaz: “Türkiye küresel mevzuat değişikliklerinden en çok etkilenecek ülkelerden biri konumunda”
AB mevzuat değişikliklerinin Türkiye ihracatı ve ekonomisi üzerine olası etkilerini vurgulayan Çetin Yılmaz, “2030 itibariyle AB pazarına arz ve ithal edilen her ambalajın en az yüzde 30 oranında geri dönüştürülmüş malzeme içermesi zorunlu hale gelecek. Bu koşul, en büyük pazarımız olan AB’ye mal ihracatının maliyetini artıracak. Bunun yanı sıra, Mayıs 2024’te AB’de yürürlüğe giren Atık Sevkiyat Tüzüğü ile de AB’den atık ihracatına önemli kısıtlamalar getirildi. Oysa biz geri dönüştürülmüş girdide AB’den yapılan ithalata bağımlıyız. Türkiye’de mevcut mevzuat ve uygulamalar ise ülkemizi bu düzenlemelerin etkilerinden korumak için yeterli değil. İleride doğabilecek sıkıntıları önlemek için en doğru çözüm, ülkemizde ambalaj atıklarının en az kayıpla ve uygun koşullarda ayrıştırılarak toplanması ve geri dönüşüm imkân ve kabiliyetinin artırılmasıdır. Piyasaya ambalaj arz eden ekonomik aktörlerin GÜS yoluyla sürece aktif bir şekilde dahil edilmesi bu çözüme hizmet edecektir. Bu doğrultuda önerimiz; izlenebilir, doğrulanabilir ve şeffaf bir GÜS modelinin yeniden kurulması, hayata geçirilmesi ve bu sistem içinde finansal sorumluluklarını yerine getirdiğini belgeleyen üreticilerin ilgili harcamalarını GEKAP’tan mahsup etmesine imkân verilmesidir.” dedi.
CONAI - İtalya Ulusal Ambalaj Konsorsiyumu - Uluslararası İlişkiler BaşkanıAmanda Fuso Nerini: “Döngüsel ekonomide ambalajların eko-tasarımı önem kazandı”
İkinci oturumun ilk konuşmacısı olan CONAI - İtalya Ulusal Ambalaj Konsorsiyumu - Uluslararası İlişkiler MüdürüAmanda Fuso Nerini şu konuların altını çizdi: “Döngüsel ekonomide ambalajların eko-tasarımı önem kazandı. AB’de ortaya konulan Yeşil Mutabakat’ta ve yeniden düzenlenmekte olan AB yasal mevzuatında eko-tasarımla ilgili hükümler bulunmakta. Yeni yayımlanan AB Ambalaj ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Tüzüğü’nde önleme, azaltma ve geri dönüşüm üç ana hedef olarak yerini korudu. İtalya’da ambalaj ve ambalaj atıklarının yönetimi konusunda GÜS uygulanmakta ve bu konuda yetkili tek kuruluş bütün ambalaj malzemelerini konsorsiyum halinde bünyesinde birleştiren CONAI” dedikten sonra CONAI’nin çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgi verdi.
T.C. Ticaret Bakanlığı Reklam, Denetim ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Erdem Biçer: “Sürdürülebilirlik, özellikle son dönemde çok önem kazandı”
Oturumun ikinci konuğu T.C. Ticaret Bakanlığı, Reklam, Denetim ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Erdem Biçer, “Sürdürülebilirlik konusu son dönemde tüketici tercihlerinin değişmesiyle birlikte daha çok önem kazandı ve reklam kampanyalarında öne çıkmaya başladı. Bu gelişme paralelinde, günümüzde 6 ana başlık altında toplanan Yeşil Aklama konusuna karşı önlem alınması da önemli hale geldi” diyerek sözlerine başladı. Ticaret Bakanlığı’nın 2022 tarihli ‘Çevreye İlişkin Beyanlar İçeren Reklamlar Hakkında Kılavuz’ dokümanı hakkında bilgiler veren Biçer markaların sürdürülebilirlik ve çevre konusuyla ilgili yapılan reklam ve iletişim çalışmalarına yönelik yapılan düzenlemelerden söz etti. Erdem Biçer şu konuların altını çizdi: “Bu kılavuz, tüketicilerin çevre konusundaki duyarlılık ve hassasiyetlerinin istismar edilmesinin engellenmesi üzerine bina edildi. Hedefimiz bu yönde reklam verenlere yol gösterirken, tüketicilerin de bilgi düzeyini artırmak. Temel olarak, reklamlarda yer verilen çevresel beyanların belirsizlik içermemesi, mutlaka doğrulanabilir ve ölçümlenebilir nitelikte olması gerekiyor. Aynı şekilde halka açık olmayan şirketlerin de çevresel hedeflemeler ile ilgili beyanlarının doğrulanabilir ve ölçümlenebilir nitelikte ve şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Erdem Biçer, Reklam Kurulu nezdinde bir ilke kararı özelliği taşıyan kılavuzun, özel sektör kuruluşları ile paylaşıldığını ve sektörlerden dönüş beklendiğini de sözlerine ekledi.
Türkiye Çevre Ajansı Geri Dönüşüm ve Üretici Sorumluluğu Direktörlüğü, Çevre Mühendisi Zeynep Efşan Çeşme: “Çevre Ajansı’nın faaliyetleri 6 ana başlık altında toplanıyor”
Türkiye Çevre Ajansı Geri Dönüşüm ve Üretici Sorumluluğu Direktörlüğü, Çevre Mühendisi Zeynep Efşan Çeşme, ikinci oturumdaki konuşmacılardandı. Türkiye Çevre Ajansı’nın çalışmalarından söz eden Çeşme, ajansın çevre kirliliğini önlemek, yeşil alanların korunmasına, iyileştirilmesine katkı sağlamak, döngüsel ekonomi ve sıfır atık yaklaşımı doğrultusunda kaynak verimliliğini arttırmak ile ulusal ölçekte depozito yönetim sistemi kurulmasına, işletilmesine, yönetilmesine ve denetimine yönelik faaliyetler gibi çalışmaları yürütmek amacıyla 2020 yılında kurulduğunu belirtti. Çeşme, Çevre Ajansı’nın faaliyetlerini şu 6 başlık altında topladı: “Depozito yönetim sistemi kurmak, işletmek ya da işlettirmek, depozito uygulamasına tabi ürünlere yönelik izin ve onay işlemleri dahil gerekli idari düzenlemeleri ve tedbirleri uygulamak ve gerekli kontrolleri yapmak, çevrenin geliştirilmesi yönünde faaliyetlerde bulunmak, sıfır atık yönetim sisteminin kurulmasına ve uygulanmasına katkı sağlamak, geri kazanılabilir ürünlerin kullanımları sonrası ülke ekonomisine kazandırılmasını sağlamak, geri kazanılabilir ürünlerin kullanımları sonrası ülke ekonomisine kazandırılması, kamuoyunda duyarlılık ve farkındalık oluşturmak.”
ÇEVKO Vakfı Kamu, Uluslararası İlişkiler ve Projeler Müdürü Alphan Eröztürk: “GETAM Analizleri çevre ile ilgili beyanları bilimsel verilerle destekleyebilme olanağı sağlıyor”
Oturumun son konuşmacısı, ÇEVKO Vakfı Kamu, Uluslararası İlişkiler ve Projeler Müdürü Alphan Eröztürk, bilimsel konularda spekülasyondan uzak yaklaşımların önemini ve çevre konusundaki beyanların bilimsel olgularla desteklenmesi gerekliliğini vurguladı. Ticaret Bakanlığı kılavuzunu, yapılanların ne şekilde ifade edilmesi gerektiği konusunda yönlendirmeler içermesi nedeniyle çok değerli bulduğunu söyleyen Eröztürk, “Bir ambalaj üzerinde çevreye yönelik bir ifade kullanılacaksa, arkasında mutlaka bilimsel destek olması lazım. Öte yandan gerek küresel ticaret zincirleri gerekse regülatif yapılanmalar açısından, ambalajların geri dönüştürülebilir niteliği ve geri dönüştürülmüş malzeme kullanım oranları üzerinde açısından net kriterler oluşturuluyor. Gerek ticaret sürekliliği ve yasal uyum gerekse sürdürülebilirlik iletişimi açısından doğru beyanlar için bilimsel verilerin önemi artıyor. ÇEVKO Vakfı ve Yıldız Teknik Üniversitesi iş birliğinde İstanbul Kalkınma Ajansı desteği ile oluşturduğumuz GETAM Geri Kazanım Test Merkezi, bu konularda net bilimsel veriler sunuyor. Test merkezinde biyobozunurluk ve kompostlanabilirlik analizleri gibi ileri düzey çalışmalar da gerçekleştirilebiliyor. GETAM bünyesinde, endüstri ihtiyaçlarına göre yeni analiz süreçlerinin de hazırlık aşamasındayız. GETAM Analizleri şirketlere, yasal yükümlülükleri ve sürdürülebilirlik iletişimleri açısından gündeme getirmeleri gereken çevre ile ilgili beyanlarını, bilimsel verilerle destekleyebilme olanağı sağlıyor” şeklinde konuştu.
ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. İsa Coşkun: “Avrupa Birliği ambalaj ve ambalaj atığı yönetmeliğine ülkemizin uyumu ihracatımız için önemli”
Konferansın kapanış konuşmasını yapan ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. İsa Coşkun, tüm konuşmacıların sunumlarından notlarla genel bir çerçeve çizdi. Avrupa Birliği’nin ambalaj ve ambalaj atığı yönetmeliğine dikkat çeken Coşkun, ülkemiz ihracatının yüzde 40’ının AB ülkelerine olduğunu belirterek, bu konuda AB mevzuatına uyumun ülkemiz ekonomisi için önemli olduğunu vurguladı. Coşkun şunları söyledi: “İzlenebilir, doğrulanabilir ve şeffaf bir genişletilmiş üretici sorumluluğu modelinin yeniden kurulması, hayata geçirilmesi ve bu sistem içinde finansal sorumluluklarını yerine getirdiğini belgeleyen üreticilerin, ilgili harcamalarını GEKAP’tan mahsup etmesine imkan verilmesini öneriyoruz.”
ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle düzenlediği "COP29 Değerlendirmesi" başlıklı çevrimiçi söyleşisi 2 Aralık 2024 tarihinde gerçekleşti. İSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe, Çevre ve Sürdürülebilirlik Uzmanı, OMÜD Genel Sekreteri Umay Yılmaz ve ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in katıldığı söyleşinin moderatörlüğünü, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak yaptı.
ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin Aralık ayındaki özel oturumunda Bakü’de gerçekleşen COP29; Taraflar Konferansı gündemdeydi. Söyleşi, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. Konferansın en önemli gündem maddesinin finansman oluğunu belirten İmer, “Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere her yıl en az 300 milyar dolar iklim finansmanı sağlaması hedefi sonuç metnine girdi” dedi. İmer, konferansta küresel karbon piyasalarına ilişkin kuralların netleştirilmesi konusunda da bir anlaşma sağlandığını söyledi.
ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “Bundan sonraki süreçte, liderlik, samimi ve bencillikten uzak davranış ve kararlar kritik önemde”
29. Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansı’nda iklim finansmanının yanında ‘Barış, Yardım ve İyileşme için İklim Eylemi’ne ilişkin Bakü Çağrısı’nın başlatıldığını belirten Mete İmer, bu çağrının iklim kaynaklı savaşların önüne geçecek ve savunmasız ülkelere desteği arttıracak stratejileri geliştirmeyi amaçladığını bildirdi. İmer “Finansman dışında ele alınan bir başka konu da toplumsal cinsiyet eşitliği idi; iklim eyleminde toplumsal cinsiyetin gözetilmesi hedefleniyor” şeklinde konuştu. Fosil yakıtlardan çıkış konusunda COP 28’de alınan karar ile ilgili bir gelişme olmamasının hayal kırıklığı yarattığını belirten İmer “Bundan sonraki süreçte, uluslararası toplumda özellikle büyük ölçekli ülkelerin liderliklerinin, samimi ve bencillikten uzak davranış ve kararlarının başarı için kritik önemde olduğunu” sözlerine ekledi.
Mete İmer, Türkiye’nin 29. Taraflar Konferansı kapsamında 2053 Uzun Vadeli İklim Stratejisi’ni Birleşmiş Milletlere ilettiğini; buna göre 2030’a kadar: Enerji tüketiminin %16 azaltılacağını; birincil enerjideki yenilenebilir enerji oranının %17’den %50’ye çıkarılmasının, 4,8 GW nükleer enerji kurulu gücü ile 2,1 GW batarya kapasitesinin devreye alınmasının, güneş ve rüzgar kurulu gücünün dört kat artmasının hedeflendiğinin bildirildiğini söyledi. Bununla birlikte, önemli ev ödevlerimizin bulunduğunun altını çizen İmer “Bizim ÇEVKO Vakfı olarak, 2053 Karbon Nötr hedefine ulaşabilmek için, iki yıl önce yaptığımız ve içinde ulusal katkı beyanımızın mutlak azaltım hedefi olarak belirlenmesi, iklim yasası ve ilgili düzenlemelerin çıkarılması, enerji üretiminde kömürün kullanımına kademeli olarak son verilmesi için plan yapılması, finansman sağlanması, ulusal farkındalık kampanyası oluşturulmasının yer aldığı 10 maddelik çağrımız geçerliliğini koruyor” şeklinde sözlerini tamamladı.
COP29’u yerinde takip eden isimlerden İSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe, Taraflar Konferansı’ndaki gelişmeleri anlattı.
İSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe: “Dünyanın iklim değişikliği mücadelesi için yıllık 1.3 trilyon dolara ihtiyacı var”
Sultan Tepe sözlerine şöyle başladı: “COP29’un genel çerçevesine bakarsak, COP28’de alınan kararlar değerlendirildi ve finansman odaklı bir toplantı oldu. Dünyanın iklim değişikliğiyle mücadele için yıllık 1,3 trilyon dolara ihtiyacı olduğu belirtildi. Ancak bu finansmanı sağlama sorumluluğu, gelişmiş ülkelerin üzerine yüklendi. Listede 24 ülke var ve bunların çoğu Avrupa,
Amerika ve Kanada’dan oluşuyor.”
Özellikle Çin ve Suudi Arabistan gibi büyük finansal kaynaklara sahip olan ülkelerin, bu sorumluluğun dışında tutulmasının büyük tartışmalara yol açtığını belirten Tepe, gelişmekte olan ülkelerin fonların borç yerine hibe şeklinde sağlanması gerektiği görüşünü savunduklarının altını çizdi. Tepe sözlerini, “Özellikle yeşil yatırımlar için verilen krediler, geri ödeme yükü yaratıyor ve bu, gelişmemiş ülkelerin ekonomik durumuyla bağdaşmıyor” şeklinde sürdürdü.
Küresel emisyon azaltım hedeflerine yönelik durumun da değerlendirildiğini belirten Tepe, COP28’de alınan kararların yeterince hayata geçmediğinin görüldüğünü, alınan kararların uygulamaya geçmesindeki yavaşlığın iklim hedeflerinin gerçekleşmesini riske attığını sözlerine ekledi.
Taraflar Konferansı’nda kayıp ve hasar fonunun devreye alınması kararının alındığını belirten Sultan Tepe, büyük doğal afetlerle oluşan kayıpların karşılanması için bir fon oluşturulması gerekliliğinin vurgulandığını da söyledi.
OMÜD Genel Sekreteri Umay Yılmaz: “İhtiyaç duyulan şey, finansal kaynakların doğru yerlere yönlendirilmesi”
Söyleşide son sözü alan Umay Yılmaz, iklim eylemi açısından çok kritik bir dönemden geçtiğimizi belirterek konuşmasına başladı. “İklim krizinin bir takvimi var ve son yıllarda, özellikle pandemi sonrası doğal afetlerdeki artış, bu konunun ne kadar acil olduğunu bir kez daha gösterdi” diyen Yılmaz, sözlerine “afetlerin şiddetinin ve sıklığının arttığını hepimiz gözlemliyoruz, hatta bazılarını bizzat yaşıyoruz. Yaz aylarının her yıl daha sıcak hale geldiğini de fark ediyoruz. Tüm bunlar, iklim krizinin hayatımızdaki etkilerini açıkça gösteriyor şeklinde devam etti. Yılmaz “Bugün artık ne yapılması gerektiğini biliyoruz; teknolojilerimiz ve çözümlerimiz var. Ancak ihtiyaç duyulan şey, finansal kaynakların doğru yerlere yönlendirilmesi. Bu finansal akışın belli bir takvime oturtulması ve düzenli şekilde işler hale getirilmesi gerekiyor. Finansla ilgili tüm kararlar COP29’a bırakıldı, bu da beklentiyi artırdı. Ancak maalesef finansa dair tüm konuları sonuca bağlayamadılar. Bu gelecek senenin iş yükünü artıracaktır” dedi.
Umay Yılmaz konuşmasına şöyle devam etti: Bu COP’ta adaptasyon finansmanına daha fazla odaklanıldığı görülüyor. Çünkü iklim krizinin olumsuz etkileri, özellikle kırılgan coğrafyalarda ciddi sorunlar yaratıyor. Ancak bu, mitigasyon projelerinin ihmal edilmesi anlamına gelmemeli. Çünkü fosil yakıt kullanımını ve sera gazı emisyonlarını azaltmadığımız sürece kriz ilerlemeye devam edecek.
ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle hazırladığı “COP29 Değerlendirmesi " başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=Lf8RmywyqKU
Küresel iklim değişikliği, dünyamızı çevresel, ekonomik ve toplumsal açılardan tehdit eden olayların en başında gelmektedir. Diğer yandan, artan nüfus ve azalan kaynaklar dünyada sürdürülebilir kalkınmayı öne çıkarmıştır. Bu nedenle sürdürülebilirlik ilkelerine bağlı kalarak iklim değişikliği ile mücadelede bireylere, kamu otoritelerine, sanayi ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir. ÇEVKO Vakfı olarak, iklim kriziyle savaşım konusunda samimi ve bilimsel verilere dayanan bir politika izlenmesini savunuyoruz. Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için, duyduğumuz sorumluluk duygusu ile, ilgili taraflarla, önlem ve önerilerin gerçekleştirilmesine yönelik, kendi kapasitemizle uyumlu işbirlikleri geliştirmeyi sürdüreceğiz. Bu kapsamda, iklim değişikliği ile mücadele ve sürdürülebilirlik konularında çalışmak üzere, 2016 yılının Ekim ayında, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik (İDS) Çalışma Grubu kurulmuştur. Bu kitapçıkda da Çalışma Grubu Üyelerimizin iyi uygulama örneklerine yer vererek tüm sanayi kuruluşlarımızı yenilikçi uygulamalar ve çevreye duyarlı projeler üretmeye teşvik etmeyi amaçlıyoruz.