News

Nötr Son page 0001Nasıl günlük yaşantımızda ulaşım, ısınma, enerji tüketimi, beslenme ve benzerlerinden kaynaklı ardımızda bir iz bırakıyorsak, iş yaşantımızın doğal akışında da gerçekleştirmekte olduğumuz;

- Kongre
- Konferans
- Seminer
- Çalıştay
- Basın toplantısı
- Konser
- Lansman gibi pek çok faaliyetimizden kaynaklı çevre üzerinde kaçınılmaz bir etki oluşturuyoruz.

Çevreye olan bu etkilerimizin farkında mıyız?

Tüm bu faaliyetlerin çevre üzerindeki en temel etkinliklerinden olan karbon ayak izinin ISO 14064-1
standartlarına göre hesaplanması, doğrulanması, sertifikalandırılması ve tüm bu etkilerin ortadan kaldırılması
çalışmalarınıza destek oluyoruz.

Neden?

Faaliyetlerinizin çevresel sürdürülebilirlik performansını değerlendirebilir, karbon ayak izinizi azaltmaya yönelik
stratejiler geliştirebilir ve sürdürülebilirlik hedeflerinize bir adım daha yaklaşabilirsiniz.

İletişim için : This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

 

getamYıldız Teknik Üniversitesi ve ÇEVKO Vakfı iş birliği ile hayata geçirilen Türkiye'nin ilk Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM’da;

  • Ulusal ve uluslararası standartlara uygun olarak,
  • Geri kazanılabilirlikten geri dönüştürülmüş malzeme içeriğine,
  • Kompostlanabilirlikten biyobozunurluğa kadar ihtiyaç duyulan birçok analizi gerçekleştirmekteyiz.
  • Geri dönüştürülmüş malzemeler ile çevre dostu ürünler üzerinde yapılan detaylı analizler ile sanayiye yenilikçi çözümler sağlamaktayız.

Ambalajlarınızın Çevresel Etkilerini Bilimsel Olarak Kanıtlayın!

Detaylı bilgi için tıklayınız.

1ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı olarak Olağan Genel Kurulumuzu 23 Mayıs Perşembe günü Üyemiz Coca Cola’nın ev sahipliğinde gerçekleştirdik.

web kapakDeğerli Okuyucular,

ÇEVKO DÖNÜŞÜM’ün bu sayısında konuları “Yeşil Dönüşüm”, “Sorumlu Sanayi ve Sürdürülebilirlik”, “Yeşil Nokta” ve “Atık Yönetimi ve Geri Dönüşüm” başlıkları altında topladık. Dergimizi daha kolay okunabilir olması için kısalttık, metinlerin İngilizcelerini tam çeviri yerine özet olarak vermeyi kararlaştırdık.  Yenilikçi bir yaklaşımla vektörel tasarımlı görsellere yer verdik.  Umarım e-dergimizin yeni halini beğenirsiniz.

AB’de Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü’ne son halini vermek üzere Komisyon, Parlamento ve Konsey arasındaki görüşmeler tamamlanmak üzere.  AB kuralları uyarınca “Direktif”e göre tüm üye devletler açısından daha bağlayıcı bir norm olan “Tüzük” durumuna getirilen ilgili düzenleme, AB’nin açıklamasına göre: “Ambalaj ve ambalaj atıkları için AB yasal çerçevesini güncellemektedir; Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın ve yeni AB Döngüsel Ekonomi Eylem Planı’nın ayrılmaz bir parçası olarak, AB'nin 2050 yılına kadar net sera gazı emisyonu olmayan ve ekonomik büyümenin kaynak kullanımından ayrıştığı, modern, kaynakların verimli kullanıldığı, temiz ve rekabetçi bir ekonomi için büyüme stratejisine katkıda bulunacaktır.”

Yeni düzenleme gereksinimini, AB Komisyonu, yaptıkları etki değerlendirmesine göre şu üç ana soruna bağlamaktadır:

(1) Artan ambalaj atığı miktarı: 94/62/EC sayılı Direktif, ambalajın en aza indirilmesine ilişkin özel hükümlere rağmen bu eğilimi tersine çevirememiştir.  Yeni tüketim alışkanlıkları (örneğin hareket halindeyken tüketim, artan çevrimiçi satışlar ve eve teslimatlar) ambalaj atığı miktarının artmasında etkili olmuştur.

(2) Ambalaj geri dönüşümünün ve yeniden kullanımının önündeki engeller: Bunlar, geri dönüşümü önleyen ambalaj tasarım özelliklerinin artan kullanımı, kompostlanabilir organik atıkların geri dönüştürülebilir ambalaj atıklarında neden olduğu kirlilik, ambalajdaki tehlikeli olabilecek maddeler ve ambalajın ayırma için etiketlenmesi hakkındaki belirsizlik gibi faktörleri içermektedir. Sonuç olarak, atık hiyerarşisindeki geri kazanım ve düzenli depolama yerine yeniden kullanım ve geri dönüşümün önceliği henüz tam olarak uygulanmamıştır.

(3) Plastik ambalajlarda düşük geri dönüşüm kalitesi ve ikincil hammadde kullanımı: Bu, AB'nin yeni ambalajlarda işlenmemiş malzemelerin kullanımını azaltma yeteneğini sınırlamaktadır. Piyasa başarısızlıkları ve mevcut direktifteki eksiklikler, geri dönüşüm faaliyetlerinin karlılığını, ambalajın yüksek kalitede toplanmasını, ayrıştırılmasını ve geri dönüştürülmesini sağlamak için gereken teknoloji ve tedarik lojistiğine yapılan yatırımları zorlaştırmaktadır.  

Yukarıdakiler göz önüne alındığında, Komisyon’a göre yeni tüzüğün hedefleri, iç pazarın işleyişini iyileştirirken, (i) ambalaj atığı oluşumunu azaltmak; (ii) uygun maliyetli bir şekilde ambalajlama için döngüsel bir ekonomiyi teşvik etmek; ve (iii) ambalajlarda geri dönüştürülmüş içeriğin kullanımını teşvik etmek yoluyla ambalaj ve ambalaj atıklarının olumsuz çevresel etkilerini azaltmaktır.

Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü, Avrupa Parlamentosu Çevre Komitesi'nde 63 lehte, 9 aleyhte ve 3 çekimser oyla kabul edildi.  Kabul edilen metni özetlemek gerekirse, metinde “depozito iade sistemleri kurulması” ve “temasa duyarlı ambalajlar için geri dönüştürülmüş içerik hedefleri oluşturulması” yönündeki hükümler korunmuş; “her bir atığın ayrı ayrı toplanması” ve “devlet tarafından işletilecek ambalaj geri dönüşümü ile ilgili genişletilmiş üretici sorumluluğu organizasyonu” hakkındaki hükümler ise metinden çıkarılmıştır.  “Geri dönüştürülebilirlik” ve “yüksek kaliteli geri dönüşüm” tanımları, “açık döngü geri dönüşüm”ün yanı sıra ambalajın geri dönüştürülebilirlik performans derecelerine dayalı olarak “GÜS ücretinin modülasyonu”nu teşvik etmektedir.  

Tüzüğün kabul edilmesiyle ilgili bir sonraki yasama aşaması, 24 Nisan 2024’te yapılacak olan Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’dur. Tüzük, Konsey tarafından yasal bir incelemeden sonra resmen kabul edilecek; AB'nin resmi gazetesinde yayımlandıktan 20 gün sonra yürürlüğe girecek ve yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 18 ay sonra, yani yaklaşık olarak 2026'nın 2. çeyreğinde uygulanmaya başlayacaktır.

Türkiye’yi de yakından ilgilendiren AB Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü’nü izlemeyi sürdüreceğiz.

ÇEVKO DÖNÜŞÜM’ün bir sayısını daha sizlere sunmaktan mutluluk duyuyor, e-dergimizin hazırlanmasında emeği geçenlere gönülden teşekkür ediyorum.

Mete İmer

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri

ÇEVKO Dönüşüm dergimizin 30. sayısını okumak için tıklayınız.


Cevko Vakfı Soylesileri NISAN 03İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, YEŞİL MUTABAKAT VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇALIŞMALARINDA SON GELİŞMELER

Nisan 2024 ÇEVKO Vakfı Söyleşisi’nde AB Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü Gündemdeydi

ÇEVKO Vakfı tarafından Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle düzenlenen "İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlıklı çevrimiçi söyleşi 29 Nisan 2024 tarihinde gerçekleşti. L’Oréal Türkiye - Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü/Ülke Sürdürülebilirlik Lideri İrem Karaoda Tanrıkulu, Gebze Teknik Üniversitesi - Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Derya Ayral Çınar, Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğrencisi - İklim Elçisi Erva Çakır ve ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in katıldığı söyleşinin moderatörlüğünü, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak yaptı.

Nisan ayının ÇEVKO Vakfı Söyleşisi, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın moderasyonuyla başladı. Toplantıda ilk sözü alan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, konuşmasına sürdürülebilirlikle ilgili önemli bir gelişmeyi ele alarak başladı. 24 Nisan 2024 tarihinde Avrupa Birliği’nde kabul edilen Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü’nü ele alan İmer, “Avrupa Birliği önemli bir ticaret ortağımız, dolayısıyla Avrupa Birliği’ndeki yasal düzenlemeler, birliğin üyesi olmasak da bizi yakından ilgilendiriyor” diyerek sözlerine başladı.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “Devlet tarafından işletilecek Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu organizasyonu AB Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü metninden çıkarıldı.”

İmer, AB Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü’nün Avrupa Parlamentosu’nda 24 Nisan 2024’te kabul edildiğini, AB kuralları uyarınca “Direktif”e göre tüm üye devletler açısından daha bağlayıcı bir norm olan “Tüzük” durumuna getirilen ilgili düzenleme ile ambalaj ve ambalaj atıkları için AB yasal çerçevesinin güncellenmekte olduğunu belirtti.

Genel Sekreter İmer AB Komisyonu’nun yaptığı etki değerlendirmesine göre yeni düzenleme gereksinimini ortaya çıkaran üç ana sorun bulunduğunu belirterek,

(1) Yürürlükteki direktife karşın ambalaj atıklarının artmaya devam ettiğini; hareket halindeyken tüketim, artan çevrimiçi satışlar ve eve teslimatlar gibi yeni tüketim alışkanlıklarının ambalaj atığı miktarının artmasında etkili olduğunu;

(2) AB atık hiyerarşisindeki geri kazanım ve düzenli depolama yerine, yeniden kullanım ve geri dönüşümün önceliğinin henüz tam olarak uygulanmadığını;

(3) Plastik ambalajlarda düşük geri dönüşüm kalitesi ve yetersiz ikincil hammadde kullanımının etki analizinde belirtilen diğer bir husus olduğunu kaydetti.

İmer Avrupa Parlamentosu Çevre Komitesi'nde kabul edilen Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü’nde “depozito iade sistemleri kurulması” ve “temasa duyarlı ambalajlar için geri dönüştürülmüş içerik hedefleri oluşturulması” yönündeki hükümlerin korunduğunu ancak “her bir atığın ayrı ayrı toplanması” ve “devlet tarafından işletilecek genişletilmiş üretici sorumluluğu organizasyonu” hakkındaki hükümlerin ise metinden çıkartıldığını söyledi. İmer: “Yeni tüzükte sanayi tarafından kurulup işletilen Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) sistemlerinin önemi daha da artmış olup, tüzükteki “geri dönüştürülebilirlik” ve “yüksek kaliteli geri dönüşüm” tanımları, “açık döngü geri dönüşüm”ün yanı sıra ambalajın geri dönüştürülebilirlik performans derecelerine dayalı olarak “GÜS ücretinin modülasyonu”nu teşvik etmektedir” yorumunda bulundu.

AB kurallarına göre Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü’nün 2026 yılının 2. çeyreğinde uygulanmaya başlamasının öngörüldüğünü bildiren Mete İmer, “Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bu tüzüğü izlemeyi sürdüreceğiz” şeklinde sözlerini tamamladı.

1L’Oréal Türkiye - Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü/Ülke Sürdürülebilirlik Lideri İrem Karaoda Tanrıkulu: “Gelecek İçin L’Oreal Sürdürülebilirlik Programı ile etki alanımızı %100’e çıkarıyoruz”

Söyleşide ikinci söz sırası L’Oréal Türkiye - Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü/Ülke Sürdürülebilirlik Lideri İrem Karaoda Tanrıkulu’nundu. “Bir güzellik şirketi Dünya’yı değiştirebilir mi?” başlıklı bir sunum yapan Tanrıkulu, sürdürülebilirliğin şirket stratejisinin ve gündelik hayatlarının bir parçası olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. 2022 yılında plastik ambalajların yüzde 78’ini geri dönüştürülmüş kaynaklardan, doğal içeriklerin yüzde 61’ini biyo-bazlı ya da bol minerallerden üretildiğini belirten İrem Karaoda Tanrıkulu, 2025 yılına kadar tüm tesislerinin karbon nötr olacağını belirtti.

Sürdürülebilirlik stratejilerinin uzun yıllar önce başladığını belirten Tanrıkulu, 1979 yılında ilk yapay insan derisini ürettiklerini ve “hayvanlar üstünde test yapmadıklarını” belirtti. 2013 yılında Grup’un ilk sürdürülebilirlik programını lanse edip, 2019 hedeflerini hayata geçirdikten sonra 2020 yılında “Gelecek için L’Oréal” Sürdürülebilirlik Programı ile 2030 hedefleri için çalıştıklarını açıkladı. Tanrıkulu, iklim, orman ve su konularında Carbon Disclosure Project tarafından 8 yıl üst üste 3A skoru almayı başaran sayılı şirketlerden biri olduğunun altını çizdi.

Gebze Teknik Üniversitesi - Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Derya Ayral Çınar: “Şehirler, Dünya yüzeyinin yüzde 2’sini kaplamasına rağmen enerji tüketiminin yüzde 72’sini gerçekleştiriyor”

Gebze Teknik Üniversitesi - Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Derya Ayral Çınar sözlerine Gebze’de yoğun bir şekilde yer alan sanayi kuruluşlarıyla ve TÜBİTAK’la yakın bir çalışma içinde olduklarını belirterek sözlerine başladı. Kocaeli ve Gebze Belediyeleri’nin de işbirliğine açık yaklaşımlarını eklersek, çevre mühendisliği adına Gebze’nin iyi bir ortam oluşturduğunun altını çizen Çınar, “Şehirlerde İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Şehirlerin Dünya yüzeyinin yüzde 2’sini kaplamasına rağmen enerji tüketiminin yüzde 72’sinin şehirlerde kullanıldığını belirten Derya Ayral Çınar, şehirlerin aynı zamanda iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgeler olduğunun da altını çizdi.

Şehirlerde iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan en önemli sorunların başında taşkınlar, ısı adası oluşumu ve gıda güvenliğinin geldiğini belirten Çınar, doğa temelli çözümlerin şehirlere entegrasyonuyla şehirlerde hem iklim değişikliğinin etkilerinin azaltımı hem iklim değişikliğine uyumun sağlanabileceğini belirtti. Çınar, doğa temelli çözümlerin taşkın yönetimi, atık geri dönüşümü, su ve enerji kullanımının azaltılması, karbon depolanması, biyoçeşitliliğin desteklenmesi, gibi çevresel ve ekonomik faydalarının yanı sıra sosyal olarak da istihdam, sosyal etkileşim, eğitim gibi fırsatlar yaratabileceğini dünyadan çeşitli örnekler üzerinden ifade etti.

2Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğrencisi - İklim Elçisi Erva Çakır: “LCOY 2024’ü İklim Elçileri organize ediyor”

Söyleşinin son konuşmacısı ise Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğrencisi - İklim Elçisi Erva Çakır’dı. İklim elçileri olarak en önemli gereksinimlerinin seslerini duyurabilmek veiklim krizi ile mücadelede yalnız olmadıklarını hissetmek olduğunu söyleyen Erva Çakır, “İklim Krizi ile İlgili Yeni Nesil Mücadele” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Hem çevre mühendisliği öğrencisi hem iklim elçisi, hem de eko girişimcilik alanlarında çalıştığını belirten Çakır, iklim elçisi şapkasıyla sürdürülebilir kampüsler ve iklim kriziyle mücadele için oluşturdukları gençlik ağlarından söz etti. İklim Elçileri olarak yeni bir gelişmeden söz eden Erva Çakır, organize edecekleri “İklim Elçileri ve LCOY 2024” organizasyonunun ayrıntılarını aktardı.

Taraflar Konferansı (COP) toplantılarına hazırlık olarak düzenlenen Ulusal Gençlik Konferansları (LCOY)’nın karar alma süreçlerinde gençlerin sesini duyurmak için oldukça önemli bir yere sahip olduğunu belirten Çakır, bu çok önemli organizasyonu İklim Elçileri olarak gerçekleştireceklerini belirti.

Gelecek nesillerin ihtiyaçlarından ödün vermeden bugünün ihtiyaçlarının karşılanmasını “İklim Değişikliğiyle Yeni Nesil Mücadelemottosuyla çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Çakır, kulüp çalışmalarının bu yaklaşımın yaygınlaşması için önemini vurguladı.

ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle hazırladığı “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler " başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=mb5yDbdWkss&t=28s

Lütfen Tarihi Not Ediniz!


Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Konferansı ve Yeşil Nokta Ödülleri Töreni


ÇEVKO Vakfı Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Konferansı ve Yeşil Nokta Ödülleri Töreni 17 Aralık 2024 tarihinde gerçekleşecek. Konferansımıza destek sağlayan sponsorlarımıza teşekkür ederiz.

Ana Sponsor : Unilever
Altın Sponsor: GCA Türkiye

Bronz Sponsorlar: ATP Yazılım ve Teknoloji, CarrefourSA, Coca Cola İçecek, PepsiCo Türkiye

 

konferans

 konferans2

 

 

 

 

 

Cevko Vakfı Soylesileri MART 03DÖNGÜSEL EKONOMİNİN AĞIRLIK NOKTASI: ATIK YÖNETİMİ

ÇEVKO Vakfı tarafından Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle düzenlenen "İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlıklı çevrimiçi söyleşi gerçekleşti. Moderatörlüğünü Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın gerçekleştirdiği etkinlikte, Anadolu Efes - Grup Kurumsal İletişim ve İlişkiler Direktörü Selda Susal Saatçi, İTÜ - Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdem Görgün, AB Komisyonu İklim Elçisi - Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi Seren Anaçoğlu ve ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer konuşmalarıyla yer aldı.

ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nde bu ay gündem atık yönetimiydi. İklim kriziyle mücadele ve döngüsel ekonomiye geçişte en önemli uygulamaların başında gelen atık yönetimi konusuna yerel seçimler öncesinde dikkat çekmek istediklerini belirten ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer söyleşinin açılış konuşmasını yaptı.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: Belediyelerden atık yönetimine gerekli ilgiyi göstermelerini bekliyoruz.

İklim krizi ve sürdürülebilirliğin atıkların kaynağa, yani hammaddeye dönüştürülmesiyle yakından ilgili olduğunu belirten Mete İmer, “Ülke olarak dört-beş yıldır içecek ambalaj atıkları için zorunlu depozito sistemine geçmeye çalışıyoruz. Bizde tüketim sonrası atıkların yönetiminden ana sorumlu belediyeler. Son yıllarda ambalaj atıklarının belediyelerce kaynağında ayrı toplanıp geri dönüşüme sevk edilmesinde aksaklıklar yaşanıyor. İçecek dışı ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanıp geri dönüştürülmesi için Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu modelini savunuyoruz. Yerel seçimlere giderken önümüzdeki dönemde tüm belediyelerden atık yönetimine gerekli ilgiyi göstermelerini rica ve talep ediyoruz” şeklinde konuştu.

1İTÜ - Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdem Görgün: Biyoçeşitlilik kaybını önlemek için, kültürümüzü, yaşam biçimimizi ve iş yapış biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor.

Prof. Dr. Erdem Görgün sözlerine ÇEVKO Vakfı’na atık yönetimi konusunda 30 yıldır yaptığı çalışmalara teşekkür ederek başladı. ÇEVKO Vakfı’nın Yıldız Teknik Üniversitesi içinde atık yönetimi konusunda çok önemli bir araştırma merkezi kurduğuna dikkat çeken Görgün, konuyla ilgili dünyadaki son gelişmeleri gündeme getirdi. Döngüsel ekonomi konusunun en önemli parçasının atık yönetimi olduğuna dikkat çeken Görgün “biyoçeşitlilik kaybını önlemek için, kültürümüzü, yaşam biçimimizi ve iş yapış biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor. Atık yönetimi döngüsel ekonomi açısından çok önemli ama ürünleri daha üretirken atığı minimize ederek üretip, ürün kullanım sürelerini uzatacak şekilde tasarlamamız gerekiyor” dedi.

Görgün, döngüsel ekonomiye geçişin hızlanması için bazı yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi. ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de dikkat çektiği “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu” kapsamında hammaddenin ürün haline getirilirken tasarım süreçlerinden, tekrar kullanım, eskitmeme, onarma, tekrar kullanma ve ekonomik ömrü uzatma gibi konularda sorumluluğu üreticiye de verme başlıklarıyla Avrupa Birliği’nde düzenlemeler yapıldığını anlattı.

Döngüsellik konusunda AB ülkelerinin büyük bir hızla ilerlediğini belirten Görgün, Fransa’nın çıkardığı “Anti atık ve döngüsel ekonomi” yasasına dikkat çekti. Bu yasaya satılmamış ürünlerin imhasının yasaklandığı ve bu ürünlerin sivil toplum kuruluşları aracılığıyla dayanışma ekonomisine kazandırıldığını belirten Görgün, bu yolla bu ürünlere erişemeyen insanların ihtiyaçlarının karşılandığının altını çizdi. Aynı yasa doğrultusunda ürün ambalajlarına “Onarılabilirlik Endeksi”nin de ekleneceğini belirten Görgün bu sayede daha ürün satın alınırken zarar gördüğünde tüketicinin bu ürünlerin onarıma ne kadar açık olduğunu anlayabileceğini belirtti.

Anadolu Efes - Grup Kurumsal İletişim ve İlişkiler Direktörü Selda Susal Saatçi: 2030 yılında hedefimiz kendi operasyonlarımızda net sıfır karbon salımına ulaşmak

ÇEVKO Vakfı söyleşinin bu oturumundaki özel sektör temsilcisi Selda Susal Saatçi, sürdürülebilirlik ve iklim kriziyle mücadele konusunda Anadolu Efes’in yaptığı uygulamalarını, Dünya’da konuyla ilgili son gelişmeler ve verileri ele alarak anlattı. Dünya’yı tehdit eden risklerin eskiden ekonomik temelli olduğunu fakat bugünün risklerinin çevresel ve sosyal riskler olduğunu belirterek sözlerine başlayan Saatçi, iklim krizi ile beraber en çok öne çıkan üç konunun deniz seviyesinin yükselmesi, gıda üretiminin azalması ve biyoçeşitliliğin azalması olduğunu söyledi. Anadolu Efes’in çevre odağındaki çalışmalarını anlatırken Selda Susal Saatçi, son raporlama döneminde kendi operasyonları kaynaklı emisyonlarını bir önceki yıla göre %12 azalttığını ve 2020 yılına göre hektolitre başına su tüketimlerini %16 azalttıklarının altını çizdi.

Kurumun 2030 hedeflerini üç ana başlıkta toplayan Saatçi bu başlıkları şu şekilde özetledi: Çevre için sıfırlıyoruz, sosyal faydaya desteğimizi artırıyoruz, fırsat eşitliğiyle güçleniyoruz. Saatçi sözlerini “2030 yılında kendi operasyonlarımızda net sıfır karbon salımı hedefine ulaşacağız, Türkiye’de tüm tesislerimizde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan aldığımız sıfır atık belgesinin yanı sıra diğer yurt dışı operasyonlarımızın da bu prensiple çalıştıklarını belgelendirmesini hedefliyoruz, bununla birlikte plastikle mücadelemize devam edeceğiz” şeklinde sürdürdü.

2AB Komisyonu İklim Elçisi - Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi Seren Anaçoğlu: İklim krizi sonucunda oluşan felaketlerde ev içi şiddet yüzde 300 oranında artıyor

Söyleşide son olarak sözü alan AB Komisyonu İklim Elçisi - Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi Seren Anaçoğlu iklim aktivizmine 16 yaşında başladığını belirtti ve bu süreçte AB Komisyonu İklim Elçiliği’ne kadar ilerlediğinden söz etti. Eyleme geçme çağrısında bulunan Anaçoğlu seçtiği hukuk mesleğinde çevre hukuku ve iklim adaleti konularına eğildiği bilgi ve mesajlarının gençler için yol gösterici olmasını istediğini paylaştı. İklim krizinin bir insan hakları sorunu olduğunu belirten Anaçoğlu, iklim krizi başlığında da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olduğunu belirtti. Anaçoğlu iklim krizi sonucunda oluşan felaketlerde ev içi şiddetin yüzde 300 oranında arttığını ve kadınların daha çok şiddete uğradığının altını çizdi.  

İklim krizi sonucunda iklim adaletsizliğinin oluştuğu vurgusu yapan Anaçoğlu, hükümetlerin yapması gerekenleri belirtti: Öncelikle fosil yakıt tüketimini ortadan kaldırmak, belirli regülasyonlarla iklim krizinin önüne geçmeye çalışmak, toplumsal eşitliği sağlayarak herkesin felaketlerden kaynaklanacak olası etkilerini azaltmayı sağlamak ve vatandaşlarına etkili bir eğitim müfredatıyla iklim krizini daha fazla anlatmak.

Türkiye’deki ilk iklim gençlik hareketi olan “İklim için Gençlik” organizatörü olan Anaçoğlu, eğitimde iklim krizini yaygınlaştırmak gibi iklim krizi konusunda birçok kampanya yürüttüğünü ve bu kampanyalarla değişim yaratmaya çalıştığını belirtti. Ekip arkadaşları ile beraber Türkiye’nin ilk iklim krizi konulu davasını açarak diğer gençlere ilham olmaya çalıştığını söyledi. Son olarak, değişimi yaratmak için hep birlikte hareket etmemiz gerektiğini söyleyen Anaçoğlu herkesi iklim aktivisti olmaya ve dünyaları ve gelecekleri için hareket etmeye davet etti.                             

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı "İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=RLUNW_mKPIQ

 

img64Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi ve Accenture tarafından yayımlanan ‘Özel Sektörün Gözünden SKA Değerlendirmesi’ raporunu özetleyen ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “‘Özel Sektörün Gözünden ‘Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) Değerlendirmesi’ raporu, SKA’lara ulaşılması için öngörülen 2030 yılına az bir süre kalmışken daha fazla iş birliği ve daha yüksek ivme gerektiğini gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.

Çevre sürdürülebilirliğinde gönüllü sanayi inisiyatifi ve geniş kitlelere dokunan sivil toplum kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ve özellikle son yıllarda “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş” konularına odaklanan ÇEVKO Vakfı’nın Genel Sekreteri Mete İmer, yeni yıla girdiğimiz şu günlerde iklim değişikliği ve sürdürülebilirlikteki son gelişmeleri değerlendirdi.

2023’te Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi ile Accenture tarafından yayımlanan “Özel Sektörün Gözünden SKA Değerlendirmesi” raporunu özetleyen Mete İmer, “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) 17 madde olarak 2015 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 2030 hedef tarihiyle kabul edildi. Gezegenimizi korumanın yanı sıra yoksulluğun ortadan kaldırılmasını, eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadeleyi, refahın adil paylaşımı ve barışı hedefleyen SKA’lar, dünya genelinde özel sektörün gündeminde de önemli yer tutuyor” dedi.

Mete İmer, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi ve Accenture tarafından yayımlanan ‘Özel Sektörün Gözünden SKA Değerlendirmesi’ raporu hakkında şunları söyledi: “Özel sektörün SKA'lar üzerindeki etkisini küresel ölçekte ilk kez ölçümleyen bu rapor, yenilikçi veri kaynaklarına dayanıyor. İki bölümden oluşan raporun ilk bölümünde, 17 SKA için etki analizinin yeni ölçümlerini, ESG raporlaması, ekonomik etki değerlendirmeleri ve 2.800'den fazla iş liderinin katıldığı bir anketle birleştirerek, özel sektörün şimdiye kadar SKA'lara nasıl katkıda bulunduğuna dair kapsamlı bir bakış veriliyor. 2030'a yönelik bir eylem planının ana hatlarını çizen ikinci bölümde ise, iş liderlerine büyük bir etki yaratmak için pratik bir çerçeve ve kamu otoritelerine SKA eylemini hızlandırabilecek bir dizi kamu politikası hakkında öneriler sunuluyor. ‘Özel Sektörün Gözünden SKA Değerlendirmesi’ raporu, SKA’lara ulaşılması için öngörülen 2030 yılına az bir süre kalmışken daha fazla iş birliği ve daha yüksek ivme gerektiğini gösteriyor.”

ÇEVKO Vakfı’nın Genel Sekreteri Mete İmer sözlerini şöyle sürdürdü: “Öte yandan, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi Genel Sekreter Yardımcısı, İcra Direktörü ve CEO'su Sanda Ojiambo, raporun ön sözünde dünyanın, 2030’da 2015’te kararlaştırılan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'na (SKA'lar) ulaşmak için planlandığı gibi ilerlemediği saptanmasında bulunuyor. Kritik bir anda olduğumuzu ve sürdürülebilir kalkınmayı tekrar rayına oturtmak için dünyanın rotasını değiştirmesi gerektiğini vurgulayan Ojiambo, raporun özel sektörün gelecek için bir vizyon olarak SKA'ları benimsemeyi sürdürdüğünü, ancak kalan sürede SKA'lara ulaşma yeteneğimize olan güvenin yitirildiğinin ortaya çıktığını ifade ediyor. Özel sektörün eylemlerini, büyük bir etkiye sahip olabileceği yerlere odaklamasının önemine dikkat çeken Ojiambo, geleceğe yönelik değişimin ancak özel, kamu ve kar amacı gütmeyen kuruluşlardan tüm paydaşların net bir planla birlikte ve daha yakın çalışmasıyla mümkün olduğuna inanıyor. Sanda Ojiambo, iş dünyası liderlerinin kamu sektöründen ve tedarik zincirlerinden paydaşları daha iddialı olmaya, politika ve ortaklıklar yoluyla değişimi gerçekleştirmeye çağırdığını belirterek, 2030'a az zaman kaldığı ve risklerin yüksek olduğu konusunda uyarıda bulunuyor; daha hızlı ilerleme için özel sektörün cesur ve iddialı adımlar atmasının zamanının geldiğini vurguluyor.”

2015-2022 Arası Döneme Genel Bakış

Yenilikçi veri kaynaklarına dayanan raporun, küresel özel sektörün SKA'lar üzerindeki etkisini ilk kez ölçtüğünü vurgulayan Mete İmer, “SKA etki verileri analiz edildiğinde, özel sektörün SKA'lara en büyük katkısının istihdam fırsatları yaratmak ve ekonomik büyümeyi ilerletmek yoluyla olduğu ortaya çıkıyor. Ancak, bu büyümenin çevre açısından olumsuz bir bedeli olduğu ve olumsuz çevresel faktörlerin de yoksulluk, açlık, sağlık hizmetleri ve küresel barış ile ilgili toplumsal bozulmayı daha da artırdığı öne sürülüyor. 2023 Sürdürülebilir Kalkınma Raporu'nda, 2015’te başlayıp 2030’da bitmesi öngörülen sürenin yarısı geçtiği halde, SKA göstergelerinin yüzde 85'inin planlananın gerisinde kaldığı ve böyle giderse SKA'ların hiçbirisine 2030 yılında ulaşılamayacağı ortaya konuluyor” dedi.

Mete İmer’in raporda dikkat çektiği diğer konular şöyle sıralanıyor:

  • İş dünyası liderlerinin neredeyse tamamı (yüzde 94’ü) SKA vizyonuna inanırken, yalnızca yarısı (yüzde 49’u) 2030 yılına dek SKA'lara ulaşılacağını düşünüyor.
  • İş liderlerinin çoğunluğu (yüzde 81’i) kendi işletmelerinin SKA'lara katkıda bulunmak için yeterince çaba harcadığını bildirirken, yüzde 62’si kendi sektörlerinin bu konuda başarılı olduğunu ve yalnızca yarısı (yüzde 48’i) genel olarak özel sektörün bu konuda yeterince başarı gösterdiğini belirtiyor.
  • İş dünyası liderlerinin neredeyse yarısı (yüzde 44’ü), SKA eylemi söz konusu olduğunda, konuya daha fazla dahil olmasını istedikleri en önemli paydaşın hükümet olduğunu söylüyor.
  • Rapora göre önde gelen sanayi kuruluşlarının yüzde 95'i işlerinin SKA'ları nasıl etkilediğini anlıyor. Yüzde 91'inin bir veya daha fazla SKA'ya yönelik kamu taahhüdü bulunuyor. Yüzde 79'u en az bir SKA'ya ulaşmak için bir iş gerekçesi belirlediğini bildiriyor ve yüzde 78'i de ürün veya hizmetlerinde en az bir SKA ile uyumlu olacak şekilde değişiklik yapmış durumda.

Raporda, SKA'lara bağlı net bir iş ölçütü ya da SKA etkisine ilişkin standartlaştırılmış raporlama olmadığından, 'SKA yıkama' denilen bir çeşit ‘yeşil aklama’da artış olduğu iddiasının da yer aldığını ifade eden Mete İmer, “Rapora göre, etkinin yanlış hesaplanması, iş dünyasının eylemlerinin SKA'larla nasıl ilişkili olduğuna dair bir yanlış anlamanın yanı sıra, etki verilerinin düzgün izlenememesi ve ölçülememesinden de kaynaklanıyor olabilir. Ayrıca raporda, iş liderlerinin, işletmelere yönelik sürdürülebilirlik risklerini azaltmaya odaklanan ESG ölçümlerini, olumlu katkıları optimize etmeye odaklanan SKA etki ölçümleriyle tamamlaması gerektiğine de vurgu yapılıyor. Rapora göre, ESG ve SKA arasındaki boşluğu kapatmak, SKA’ların daha çabuk benimsenmesini, etkilerinin daha iyi ölçülmesini ve raporlamasını sağlayacaktır” dedi.

img532030'a Giden Yol Haritası ve Özel Sektör için SKA Eylem Planı (2023-2030)

Raporda 2030 yılına kadar SKA’lara ulaşmanın, dünyanın modası geçmiş doğrusal ekonomiden daha adil ve daha sürdürülebilir bir ekonomik sisteme geçmesini gerektireceği vurgusu yapıldığını ifade eden Mete İmer, “Raporda, bu geçişi etkili bir şekilde gerçekleştirmek ve 2030 yılına kadar SKA'lara ulaşmak için özel sektörün üç temel ilke ve her işletmenin bu ilkeler bağlamında kendi katkısını şekillendirmesi için 10 yol ortaya konuluyor. Raporda birer direktif halinde kaleme alınan bu 10 yol, özel sektörün SKA'ları temel operasyonlarına dahil etmesini sağlayabilecek sektörler arası eylemleri temsil ediyor. Tüm SKA'lar birbirine bağlı olduğundan, bu 10 yol birçoğunu desteklemeye hizmet eder nitelikte. Bazı yollar zaten başlamış, ancak hızlandırılması gereken eylemleri ifade ederken, diğerleri yeni ve iddialı eylemleri içeriyor. Rapora göre, sektöre, endüstriye ve bir şirketin sürdürülebilirlik yolculuğunun neresinde olduğuna bağlı olarak, yollar önem açısından farklılık gösterebiliyor. Raporda, 2030 gündemini ilerletmek için iş liderlerinin, her bir işletmenin olumsuz etkisini en aza indirirken, olumlu etkisini en üst düzeye çıkarabileceği yerlere odaklanarak hesaplanmış riskler alabileceği de ifade ediliyor” dedi.

‘Özel Sektörün Gözünden SKA Değerlendirmesi’ raporunda yer alan üç temel ilke ve bunlara bağlı olarak birer direktif halinde kaleme alınan 10 yol, şöyle sıralanıyor:

 

 

İLKE I) Sosyal Sorumluluğu Gerçekleştirmek için PİYASALARIN YARARLARINI GENİŞLETMEK: “Ekonomik faaliyet ve inovasyonun etkilerinden yararlanın, adil ve kapsayıcı bir toplumu teşvik edin!”

1. “İnsan haklarına ve ilkeli iş ahlakına saygıyı içeren temel taahhütlerinizi yineleyin.”

2. “Çalışanlara geçinmelerine yetecek ücreti verin.”

3. “Cinsiyet eşitliğini teşvik edin.”

4. “Yeniliklerde sorumlu davranın.”

İLKE II) Çevresel Sürdürülebilirliği Sağlamak için İŞİ TEMELDEN DÖNÜŞTÜRMEK: “Çevresel etkileri azaltmak için iş modellerini uyumlu hale getirin ve geleneksel ekonomik büyüme ölçütlerini çevresel sürdürülebilirlikle eşleştirin!”

5. “İklim eylemini hızlandırın.”

6. “Su dirençliliğini artırın.”

7. “Doğayı koruyun ve onarın.”

8. “Döngüselliğe yatırım yapın.”

İLKE III) Başarıyı Risk, Getiri ve Etki Açısından Yeniden Tanımlamak için YENİ TEŞVİK SİSTEMLERİ KURMAK: “Özel sektörün SKA'larla uyumunu teşvik etmek için yönetişim ve kurumsal finansman stratejilerini şirketinize uyarlayın!”

9. “Sürdürülebilir kurumsal finansmana geçin.”

10. “Sürdürülebilirlik liderliğini güçlendirin.”

Raporda, SKA'lara ulaşmak için daha hızlı ilerlemenin, özel sektörün piyasaların yararlarını daha fazla insana yaymasını, ekonomileri daha sürdürülebilir olacak şekilde dönüştürmesini ve risk, getiri ve SKA etkisinin uzun vadeli dengelenmesine odaklanan yeni teşvik modelleri oluşturması gerektiğini de belirtiliyor.

Hükümet Politikalarındaki Değişiklikler Kritik Öneme Sahip

Hükümet politikalarındaki değişikliklerin, SKA'lara iş katkılarını artırmak için, kritik öneme sahip olduğu belirtilen raporda, kalan yedi yıl içinde önemli bir ilerleme kaydetmenin ancak kamu, özel ve kar amacı gütmeyen oyuncuların net bir planla birlikte, daha yakın çalışmasıyla mümkün olacağı savunuluyor. Raporda, ayrıca, özel sektörün tüm potansiyelinden yararlanmak için, 10 önerinin tamamında eylemi teşvik edecek doğru politikaların yürürlüğe konulması gerektiği de vurgulanıyor.

Rapor içeriğinde şirketlerin hükümetlerin katılımına gereksinim duyduğunun belirtildiğini ifade eden Mete İmer, “Ankete katılan işletmelerin yüzde 44'ü politika yapıcıları, daha fazla katılımına gerek duyulan en önemli paydaş grubu olarak gösteriyor. İş dünyası liderleri, SKA’lara olan etkilerini artırmak için hükümetlerden daha fazla desteğe gereksinim duyduklarını söylüyorlar. Şirketler, 2030'dan önce gerekli değişime öncülük etmek için hükümetlerin kendileriyle etkileşim kurduğunu, desteklediğini ve ortaklık içine girdiğini hissetmek istiyor. Şirketlerin, teşviklerle ilgili talepleri de var. Yüzde 80'i, yetersiz politika teşviklerinin SKA'ları iş stratejisine dahil etmek için ilerlemeyi engellediğini iddia ediyor ve hükümetlerin SKA’ları iş stratejilerine ve operasyonlarına entegre etmeye yardımcı olacak politika teşvikleri koymasını talep ediyor. Rapora göre bu, tüm işletmeler arasında eşit bir oyun alanı yaratacak, eylemleri yaygınlaştıracak ve onlara, aynı zamanda, çabalarını nereye yoğunlaştıracakları konusunda rehberlik sağlayacak” dedi.

İşletmelerin net bir rehberliğe gereksinim duyduğunu da vurgulayan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “Ankete katılanların yüzde 84'ü, SKA'lara yönelik etkilerin ölçülmesi ve hesaplanması konusundaki belirsizliğin önemli bir engel olduğunu belirtiyor. Rapora göre işletmeler, SKA'lar üzerindeki etkilerini nasıl hesaplayacaklarını anlamakta zorlanıyor. Yalnızca ilerlemeyi doğru bir şekilde raporlayabilmek için değil, aynı zamanda bu konuda bilinçli kararlar alabilmek için de net ölçüm kriterleri ve hesaplama yöntemleri isteniyor” şeklinde konuştu.

img57İş Dünyası, Politika Yapıcıları Şu Alanlarda SKA Eylemlerini Harekete Geçirmeye Çağırıyor

İş dünyası liderlerinin, yukarıda belirtilen önerilerin gerçekleşmesine yardımcı olacak politikaları destekleyeceklerini belirttiklerini ve bazı taleplerde bulunduklarını söyleyen Mete İmer, bu talepleri şöyle özetledi:

  • Başarıyı Risk, Getiri ve Etki Açısından Yeniden Tanımlamak için Yeni Teşvik Sistemlerinin Oluşturulması:

Rapora göre iş liderlerinden gelen en büyük talep, tutarlı sürdürülebilirlik raporlaması ve beyan zorunluluğu. Bunlar hem ulusal, hem de küresel ölçekte tüm işletmelerin aynı standartta tutulmasını sağlamaya yardımcı olacak.

  • Toplumsal Sorumluluğu Sağlamak için Pazarların Yararlarının Genişletilmesi:

En fazla gelen ikinci talep, ulusal asgari ücretin eşit yaşam ücreti düzeylerine getirilmesi. İşveren açısından bir maliyet olarak görünen bu talebin ancak herkesin bedeli adil bir şekilde paylaşması durumunda kabul edilebilir olduğu belirtilmiş.

Buna ek olarak, iş dünyasından ankete katılanların çoğunluğu, cinsiyet eşitliğini teşvik etmeye yardımcı olacak politikaları, yani cinsiyete dayalı ücret farklarının zorunlu olarak açıklanmasını ve zorunlu olarak şirket tarafından karşılanacak ücretli ortak ebeveyn iznini destekliyor.

  • Çevresel Sürdürülebilirliği Sağlamak için İşin Temelden Dönüştürülmesi:

Son olarak, rapora göre şirketler, çevrenin korunmasını güçlendirmek için bir dizi, daha güçlü politikayı destekliyor ve politika yapıcılardan;

  • Sübvansiyonların fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjilere kaydırılması,
  • Tüm işletmelerin 2050 yılına kadar net sıfır salıma ulaşması,
  • Fosil yakıt kullanımını azaltmak ve yenilenebilir enerjiye geçiş için karbon fiyatlandırması gibi politikaları savunarak ‘temiz enerjiye geçiş’i desteklemelerini istiyor.

İşletmeler ayrıca;

  • Su kullanımı ve tüketiminin zorunlu olarak açıklanması,
  • Doğayla ilgili risklerin ve etki raporlamasının zorunlu olarak açıklanması dahil olmak üzere zorunlu beyanları savunuyor.

Rapora göre, daha fazla saydamlığı savunmak hem her bir işletme, hem de tüm özel sektör için daha iyi karar vermeyi sağlayacak.

 

Etkinlik Görseli 2İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONUSUNDA TÜRKİYE’NİN YÜKSELEN SESİ: İKLİM ELÇİLERİ

ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle düzenlediği "ÇEVKO Vakfı COP28 Sonrası İklim Elçisi Gençlerle Buluşuyor" başlıklı çevrimiçi söyleşide üniversitelerin iklim elçileri bir araya geldi. Hacettepe Üniversitesi’nden Elif Ayhan, Antalya Bilim Üniversitesi’den Büşra Gül İnal, Türk Alman Üniversitesi’nden Ege Büyük, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Sevda Has, Bahçeşehir Üniversitesi’nden Tarık Deveci, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden Tuğba Cengiz ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden Yusuf Dursun Durmuş’un katıldığı söyleşide ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ve Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak da yer aldı.

ÇEVKO Vakfı Söyleşilerinde bu ay kürsüde gençler vardı. “COP 28 Sonrası İklim Elçisi Gençlerle Buluşuyor” başlıklı 2024’ün ilk buluşmasında, kendi üniversitelerinde iklim krizi konusunda koordinasyon yürüten iklim elçileri, seslerini duyurmak ve görüş alışverişinde bulunmak üzere ÇEVKO Vakfı’yla bir araya geldi. Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın moderasyonunda başlayan söyleşide ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer aldı.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “İklim değişikliğinden en çok etkilenecek gençler olduğu için, seslerinin duyulması çok önemli!”

Yılın ilk söyleşisini iklim elçileriyle yapmaktan memnuniyet ve heyecan duyduklarını belirten İmer “Bir bakıma Paris iklim Anlaşması’nın izlenmesi için her yıl toplanan Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansları’na devletler, belediyeler, STK’lar gibi pek çok farklı aktörün, kurum ve kişinin yanında gençler de katılıyor. İklim krizinden uzun vadede en çok etkilenecek kesim gençler olduğu için, gençlerin düşünce ve hareket tarzlarını anlamak; uyarı, görüş ve önerilerinin, yani seslerinin duyulmasını istiyoruz” şeklinde konuştu. İmer, iklim elçilerinin yalnızca bulundukları üniversitedeki öğrencileri değil, ülkemizin gençlerini temsil ettiğinin altını çizdi.

Elif AyhanHacettepe Üniversitesi İklim Elçisi ve İklim Elçileri Platformu Koordinatörü Elif Ayhan: “COP28 katılımımız sayesinde yaptığımız çalışmaları karar vericilere ulaştırdık”

İklim Elçileri Koordinatörlüğü görevini de üstlenen Hacettepe Üniversitesi İklim Elçisi Elif Ayhan, birbirinden kıymetli 200 öğrenciyi bu kapsamda bir araya getirdiklerini belirtti. 2021 yılından bu yana hem üniversite öğrencileri arasında hem de kamuoyunda iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmaya çalıştıklarını, bu çalışmaları çeşitli etkinlikler ve öğrenci kulüpleri üzerinden yürüttüklerini söyledi. Ayhan, Taraflar Konferansı’na katılımlarının en önemli eğitim süreci olduğunu, COP27 ve COP28 katılımı sayesinde yaptıkları bildiri, çalışma ve dokümanları karar vericilere ulaştırabildiklerinin altını çizdi. “İklim kriziyle mücadelede kurumların desteği çok önemli. Farklı kültürlere sahip, multidisipliner bir grubuz. İklim değişikliği farkındalığı ve gezegenimizin geleceğiyle ilgili desteklenmeye devam edilmemiz en büyük temennimiz” dedikten sonra bu desteğin sadece kamu yöneticilerinden değil, kamuoyundan da gelmesi gerektiğini vurguladı.

dikey2Antalya Bilim Üniversitesi İklim Elçisi Büşra Gül İnal: “Çocukların formal ve informal etkinliklerle eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum. İklim değişikliği konusunun müfredatlara eklenmesi gerektiğini savunuyorum”

Antalya Bilim Üniversitesi İklim Elçisi Büşra Gül İnal ise iklim değişikliğinden etkilenen çocuklar ve kadınların durumu üzerinde durdu. İnal, “Yerel iklim değişikliği eylem planlarında, belediyelerde ve merkezi yönetimlerde çocuklarla ilgili çalışmaların çoğalması gerektiğini düşünüyorum. Gıda ve enerji gibi sektörlerde yaşanacak değişikliklerden en çok etkilenenler çocuklar. Çocukların formal ve informal etkinliklerle eğitilmesi gerektiğini düşünüyor, iklim değişikliği konusunun müfredatlara eklenmesi gerektiğini savunuyorum” şeklinde konuştu.

Türk Alman Üniversitesi İklim Elçisi Ege Büyük: “Geri dönüşüm konusunda ufacık bir çaba bile büyük resimde katkı sağlıyor”

Türk Alman Üniversitesi İklim Elçisi Ege Büyük, iklim elçiliği programının en önemli tarafı, iklim değişikliğiyle mücadele etmek isteyen öğrencilere yol gösterilmesi ve bu sayede insanlığın geleceğinde söz sahibi olmalarının sağlanması olduğunu belirtti. Büyük “Geri dönüşüm konusunda ufacık bir çaba bile büyük resimde katkı sağlıyor. Karar mercilerinde olsam plastik kullanımına karbon vergisi koyardım. Çevre zararlarının ekonomik kayba dönüşmesi iklim krizinin gerçek çözümü. İki üründen biri çevreye daha az zarar veriyorsa, tüketicilerin oraya yönlendirilmesi gerekiyor” dedi.

Ege Büyük “Şirket davranışlarının değişmesiyle döngüsel ekonomiye geçiş olacak. Şirketler kar amacı olan kurumlar olduğu için, tüketici talebiyle bu geçiş sağlanacak” şeklinde sözlerini sürdürdü.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İklim Elçisi Sevda Has: “İklim değişikliği mücadelesi bir tercih değil, mecburiyet”

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İklim Elçisi Sevda Has, programın geliştirdikleri projeleri doğru kanallara ulaştırma fırsatını verdiğini belirterek sözlerine başladı. Has “Görevli olduğumuz kulüp ve topluluklar aracılığıyla bilinç geliştirmeye çalışıyoruz. Bireysel taleplerimiz ve ihtiyaçlarımız geleceğimizi belirliyor. Karbon ayak izini azaltacak şeyler talep ettiğimizde daha iyi bir geleceğe sahip olacağız. Yetkililerden istediğim atık yönetiminin doğru bir şekilde sağlanması. Atıkların çok az miktarı kontrol altında. Geri dönüşüm, atık kutuları konuyor ama hangisine ne atılacak insanlar da bilmiyor” dedi. Sevda Has, iklim değişikliği mücadelesinin bir tercih değil mecburiyet olduğunu söyledi ve iklim değişikliği kaynaklı göçlerinin yaşanmaya başladığının altını çizdi.

Zoom Toplu FotoBahçeşehir Üniversitesi İklim Elçisi Tarık Deveci: “Atık yönetimi ve sıfır atık konusunda toplumu bilinçlendirmek kilit bir rol oynayacak”

Bahçeşehir Üniversitesi İklim Elçisi Tarık Deveci ise iklim elçiliğinin en önemli faydasının 200’ü aşkın öğrencinin iklim krizi sorununun çözümü için dayanışma içinde çalışarak, seslerini duyurup projelerine destek bulmak olduğunu belirtti. Deveci “program takım olarak çalışma becerimi çok geliştirdi. COP 28 bildirimizi hazırlarken yaptığımız takım çalışması bana çok şey kattı. İklim krizi konusunda endişe duyan benim gibi çok insanın olduğunu öğrenmek de çok şey kattı. Atık yönetimi ve sıfır atık konusunda toplumu bilinçlendirmek kilit bir rol oynayacak. Fosil yakıtların kaldırılması konusunda net bir söylem olmaması endişe verici. İklim değişikliği çok önemli bir sorun. Bu konuda kararlılığımızdan vazgeçmeyeceğiz” şeklinde konuştu.

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi İklim Elçisi Tuğba Cengiz: “Ağaçlandırma ve ormanların korunması konusunda yetersiz kalınıyor”

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi İklim Elçisi Tuğba Cengiz, ağaçlandırma ve ormanların korunması konusunda yetersiz kalındığını düşündüğünü belirterek sözlerine başladı. Atık yönetimi konusuna da vurgu yapan Cengiz “atık yönetimi konusunda üniversitelerdeki yemekhanelerde atık yemeklerin ve plastik ürünlerin ayrıştırılmasına yönelik önlemlerin alınabileceğini düşünüyorum. Bunun yanı sıra farkındalık çalışmalarının artması, müfredatlara iklim değişikliği konusunun daha etkin eklenmesi yoluyla çocukların ve gençlerin daha fazla ses çıkarabileceğini düşünüyorum. Sürdürülebilir tarım ve beslenme konusunda ise sürdürülebilir tarım yöntemlerine teşviki artırarak gıda üretimindeki çevresel etkileri azaltabilir ve böylelikle dengeli ve sürdürülebilir bir beslenme alışkanlığını benimseyebiliriz.” şeklinde konuşmasını tamamladı.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi İklim Elçisi Yusuf Dursun Durmuş: “Bu işin yüzde 80’i farkındalık. Konunun ne kadar farkındaysanız o kadar önlem alabilirsiniz”

Ondokuz Mayıs Üniversitesi İklim Elçisi Yusuf Dursun Durmuş, iklim elçisi olarak çalışmanın en büyük avantajının, iklim değişikliği konusunda kaygılanan diğer insanlarla birlikte çalışma fırsatı olduğunu belirtti. Durmuş “iklim değişikliği 80’lerden beri konu olan bir başlıkken bir yerden sonra iklim krizine dönüştü. Ama insanların bunu bir kriz gibi görmediğini görüyoruz. Bu konuların diplomatik, bilimsel ve siyasi anlamda konuşulduğu bir toplantıya katılma fırsatı oldu bu ekibin. Karar mekanizmalarında rol oynamış olmak çok önemli. Bu işin yüzde 80’i farkındalık. Konunun ne kadar farkındaysanız o kadar önlem alabilirsiniz. Etkiler yaşandıkça önlem alınıyor. Döngüsel ekonominin temelinde atık yönetimi bulunuyor. Bu konuda bilinç düzeyinin yükselmesi lazım” şeklinde görüş bildirdi.

meteÇEVKO Vakfı’ndan gençlere destek mesajı

Toplantının sonunda tekrar söz alan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer “İklim elçisi gençlerin gerçekçi yaklaşım ve çözüm önerilerinden çok mutlu oldum. Kendilerini kutluyorum. Özellikle döngüsel ekonomi konusunda söylediklerine katılıyorum. İklim krizine çözüm olarak ortaya çıkan döngüsel ekonominin felsefesinde insanın iş yapma biçiminde değişiklik, kaynak israfının önlenmesi, daha uzun ömürlü, dayanıklı ürünler, paylaşım ekonomisine geçiş var. Bilimin öncülüğünde mevcut kısıtları ve çerçeveleri aşmak, değiştirmek mümkün. Fakat zaman hızla geçiyor. Oysa Dünya iklim krizi ile mücadelede yavaş ilerliyor, Türkiye daha da yavaş gidiyor. Bu konuda bilinçli gençlerin dinamizmi, öncülüğü ve birlikte hareket etmeleri ile hızlanacağımızı düşünüyoruz. ÇEVKO Vakfı olarak, gençlerimizin temsilcisi iklim elçilerini desteklemeye hazırız.” diyerek söyleşiyi sonlandırdı.

ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle hazırladığı “ÇEVKO Vakfı COP28 Sonrası İklim Elçisi Gençlerle Buluşuyor" başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=Kz6-wE4csII